Uzun zaman olmuştu, Sakaryaspor’u statta canlı olarak izlemeyeli…
Son aylarda rakip sahalarda kazandığı sermayeyi içerde tüketen bir mirasyedi takım havasına bürünmüştü, yeşil siyahlı ekip…
Grubunun devleriyle dışarda boğuşurken, içerde zayıf takımlara puan üstüne puan vererek kaybettiği liderlik avantajı sonrası, hiç olmazsa play-off şansını yakalasın diye baktığımız takımımızı, istedim ki bu defa canlı olarak izleyim…
Yıllarının önemli bir bölümünü yeşil sahalarda tüketen eski bir futbolcu olarak, 3-1’lik net skora rağmen üzüntü ve sıkıntı içerisinde izlediğim bir maçtan ayrılırken, geleceğe yönelik ümitlerimi de neredeyse kaybedecek hale geldim bir ara…
Diyeceksiniz ki bu kötümserlik niye!
Rakip Tarsus, ilk yarıda bize nazaran çok daha fazla gol pozisyonuna girdi…
Ancak gol koklamada zayıf bir görüntü sergileyen rakip, bizim işimizi kolaylaştırıyordu…
Gol atmaya pek niyetli görünmüyorlardı bu nedenle…
Maçın ilk yarısı karşılıklı atakların dışında, orta saha mücadelesi şeklinde geçip gitti…
Maçın kazanılacağına yönelik ümitler, takımın bir türlü beklenen skora ulaşamaması sonucu, giderek kayboluyordu neredeyse…
Ve ilk yarı böyle golsüz kapandı…
İkinci yarıya fırtına gibi girdi yeşil siyahlılar…
“İşte böyle bir takım arzuluyoruz” derken gelen goller sonrası, ekibin beyni Muhammed Reis ile savunmanın atom karıncası Canberk’in harcadığı iki önemli fırsat, hiç de onlara yakışan bir görüntü ortaya koymadı…
Maç 1-0 iken yediğimiz beraberlik golü şok etkisi yapmış olmasına rağmen, gelen ikinci golle rahatlayan takım, skoru daha da artırmak varken, sezon başından beri bir türlü atlatamadığı rahatsızlık olan “Geri ve yan pas hastalığı” yüzünden, bir türlü istenilen ve beklenen sonuca ulaşamıyordu…
Rakip takım genç ve diri oyunculardan kurulu…
Buna rağmen neticeye gidecek yetenekte oyuncu eksikliği, onların da işinin zor olduğunu ortaya koyuyordu…
Oyuna sonradan giren futbolcular da dahil yeşil siyahlı ekip bir türlü yakaladığı fırsatları gole çeviremezken gelen üçüncü gol, sadece takımı değil taraftarları da rahatlatmış oldu…
Kaleci-Kaptan Oğuz’a pek iş düştü denilemez…
Savunma gereksiz yan paslarla zaman tüketirken, atılan üçüncü golün rahatlığı içerisindeydi…
Sakaryaspor’da oynayan-oynamayan oyuncular arasında pek fark yok…
Hemen hepsinin top ayağına yakışıyor ama bir türlü oyuna hız katacak tempoyu yakalayamıyorlar, ne hikmetse…
Buna hayli fazla pas hataları da eklenince, rahat skora gitme konusunda sezon başından beri gözlenen rahatsızlık, bu maçta da kendini ziyadesiyle gösteriyordu…
Profesyonel takımlarda forma giyen futbolcular, kariyer yapmak niyetindeyse, bilsinler ki dünkü futbol onlar adına pek ümit verici değildi…
Üç birlik sonuca rağmen böyle kolay bir rakip karşısında bir ara zorlanmak dahi, Sakaryaspor’a yakışmadı…
İç saha talihsizliğini net bir skorla atlatan yeşil siyahlılar için, liderle arasındaki farka rağmen, hiçbir şey henüz tam anlamıyla bitmiş değil…
Futbol sürprizlere açık bir oyundur, her şey olabilir…
Ümitsiz olmamak lazım…
Sakaryaspor’da top ayağına yakışan oyuncular olması, bizi bu doğrultuda ümitli olmaya sevk ediyor…
Yeter ki 90 dakika da aynı tempoda ayakta kalabilen, pas hatalarını asgari düzeye indiren bir hava yakalayabilsinler…
Bu duygularla Sakaryaspor’a, bundan sonraki karşılaşmalarda kolaylıklar ve başarılar dileğiyle Bizim Bahçe’den “Beyaz güller” gönderelim istedik bu defa…