Evvelki yazıma kaldığım yerden devam edeyim.
Atatürk’ün de Manastır Vilayetinde (Bitola) askeri okuldan sınıf arkadaşı Müslüman Osmanlı Komutanı Akif Hacıahmetoviç, Sjenica Kongresi’nden hemen sonra 1918 yılında 1500 Müslüman Boşnakla birlikte Novi Pazar’da kurşuna dizildi.
09-10 Kasım 1924 yılında Şahoviçi Katliamı yaşandı. Osmanlı zamanındaki ismi Akova (Bijelo Polje) şehrine bağlı Müslüman Şahoviçi Köyü’nde iki bine yakın Sancaklı, kadın, çoluk çocuk demeden katledildi.
Sırp rejimi tarafından yapılan açıklamaya göre izin verilen 09-10 Kasım 1924 tarihleri arasındaki iki gün içinde Müslümanları öldürenler hakkında her hangi bir takibat yapılmayacaktı. Dedikleri gibi oldu. Katiller hiçbir ceza almadılar. Federal Yugoslavya’nın hâkimi olan Sırp Devlet rejimi, Şahoviçi Katliamını 35 yıl boyunca Dünya Kamuoyundan gizledi. Müslüman Sancak’ın Türkiye’ye göç etmesiyle sonuçlanan katliamı hiç kimse duymadı ne yazık ki. Ancak, Yugoslavya dağıldıktan sonra 1991 yılından itibaren Şahoviçi Katliamında yaşananlar gün yüzüne çıkmaya başladı.
Sjenica Kongresine katılanlardan son kalan Müslüman Parti Başkanı Dr. Mehmed Spaho, 28 Haziran 1938 yılında bir otel odasında şehid edildi. Böylece Sancak liderlerinin tamamı öldürülmüş oldu.
Ardından 1945 yılında Josip Broz Tito liderliğinde Federal Sosyalist Yugoslavya Cumhuriyeti kuruldu. 29 Mart 1945 Sancak Otonom idaresi feshedildi. Tüm Boşnak okulları kapatıldı. Yerine ateist bir eğitim sistemi dayatıldı. Müslümanların mallarına el konulup talan edildi. Amaç, “Türkleri (Boşnakları) buradan kovacağız” düşüncesiydi.
Yugoslavya Devlet Başkan Yardımcı ve İçişleri Bakanı Aleksander Rankoviç döneminde (1950-1966) baskı zulüm ve tehcirle sonuçlanan Slav politikası sonucunda Sancak Boşnakları Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakıldı. Boşalan topraklara Sırpları yerleştirdiler.
1991’de Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte Sancak yok sayılarak yeni bir Sırbistan-Karadağ Devleti kuruldu.
Bunun üzerine Sancak Müslümanları Millî Meclisi Konseyi kuruldu. Konsey Başkanlığı’na Süleyman Ugljanin getirilerek BM, AGİT, Avrupa Konseyi gibi milletlerarası teşkilâtlarla irtibata geçti. Boşnak Millî Konseyi 25-27 Ekim 1991 tarihinde Sancak’ta referandum yaptı. %98,9 oranında çıkan kararı Belgrad rejimi aynı Kosova’daki referandum gibi reddetti.
21 Mayıs 2006 Karadağ’ın yaptığı halk oylaması sonucunda Karadağ, Sırbistan’dan ayrıldı ve 03 Haziran 2006 tarihinde bağımsızlık ilan etti.
Böylece Sancak sınırları resmen ikiye ayrılmış oldu.
Osmanlı’nın Balkan Savaşları sonrasında bölgeden çekilmesiyle toprakları paylaşılan, özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda, Sırp Çetnikler’in (Radikal Sırp Paramiliter) büyük katliamlarına tanık olan ve eski Yugoslavya döneminde, Türkiye’ye göçe zorlanan Sancak halkının önemli bir kesimi Anadolu’ya sığınmak zorunda kaldı.
Sancak bölgesini temsil eden “Sancak Konseyi”nin 20 Kasım 1943 tarihinde kurulması sebebiyle 2004 yılından itibaren 20 Kasım, “Sancak Günü” olarak kutlanıyor.
Sancak, tarihen ve fiziken düştü ama oradaki kardeşlerimizin gözü ve gönlü Türkiye’den bir haber bekliyor.
Asıl soru şudur. Sancak, bizim vatan mefkûremizde nereye düşer?
Bu iş sadece Sancak Günü kutlaması ve kültürel değerlerin tanıtılmasıyla olmuyor. Balkanlarda, milliyetçilik ve ırkçılığa prim vermeyen çok daha kapsamlı ve derinlikli projelere ihtiyacımız var.
Sancak Millî Konseyi’ne çok iş düşüyor. Siyasi ihtilafları, şahsî menfaatleri bir kenara bırakıp Bosna ve Sancak’ta yaşayan tüm Boşnak Milletinin geleceği için çalışmanın ve birlik olmanın zamanı geldi de geçiyor…