Siyasi partiler, cumhuriyet tarihi boyunca hep sağ partilere kayıtsız ve dahi şartsız oy veren bir il olarak Sakarya halkının oyunun rengini ya kavrayamamış ya da ısrarla değiştirebilecekleri ümidiyle, deyim yerindeyse “akıntıya karşı kürek çekmeye” devam ede geldiler...
Mantık hep aynı, dün ne ise bugün de o...
16 Nisan referandumu yaklaşırken, bugüne kadar “moralleri yerindeymiş” izlenimi oluşturan hayırcı cephe, referanduma 4 gün kala, şekerinin suya düşmesiyle adeta şok yaşıyor…
Ne söylediler, neler yaptılar!
Baktılar ki halk eski halk değil; yemiyor, palavralara da karnı tok… Kararına çoktan vermiş, sandık gününü bekliyor…
Hükümetin, kimsenin beklemediği ve dahi aklına getirmediği piyasa müdahaleleri ve istihdam alanına getirdiği dinamizmle, tüketici fırsatları peş peşe gelince, piyasalar referandumu dahi beklemeden rahatladı ve esnafın, emekçinin ve sanayicinin yüzü gülmeye başladı…
Artık ekranlara çıkıp “Benim tercihim de evet” diyebilenlerin sayısı hızla artıyor...
Buna paralel olarak meydanları dolduran kalabalıkların oluşturduğu görkemli tablo ve her şeyin ötesinde, bürokratik ve vesayetçi engellerin, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle bütünüyle kalkacak olması inancı, yer edince iyiden iyiye halkın gözünde ve gönlünde, “Evet” oyları da aldı başını gitti, gidiyor da…
Artık düne kadar hayalî de olsa “bir ümit, bir murat” anlayışıyla ayakta durmaya çalışanların “Hayır oyları yüzde elliye ulaştı, hatta bir iki puan geçti” şeklindeki uydurmaları da fayda etmez hale geldi...
Televizyon kanalları ve sanal alemde suratları asıldı...
16 Nisan’ı dahi beklemeden havlu atan atana…
Buna uluslar arası kredi kuruluşları ve bankalar da katılınca, işin şekli değişti, ışık göründü erkenden…
Böyle olacağını iddialı bir dille ifade ederken ben, ne kadar haklı olduğumuzu ve halkımızı tanımanın verdiği rahatlık ve mutluluğu paylaşmak istedim...
Evet… Tam anlamıyla havlu atmamış olsalar da tablo böyle gelişmeye başladı...
Hayırcı cephedeki erken çöküş ve moral bozukluğu giderilecek gibi değil...
Önemli olan her sandık günü benzer bozguna uğrayıp kaderine küsenler, ne yazık ki bu gelişmenin ve kalkınmanın nimetlerinden doya doya istifade edecekler, hiç kuşkusuz...
“Eğer seçimde hayır çıkmazsa ülkeyi terk edeceğim” diyenler, bırakın yerlerinden oynamayı, kıllarını bile kıpırdatmadan “denize dökecekleri” halkla iç içe yaşamanın keyfini sürecekler, her zaman olduğu gibi…
Evet… Bütün bunların yaşanacağı 17 Nisan gününe az kaldı…
“Hayır” cephesi bütün olumsuzluklarına rağmen ve şu sıralarda yaptıkları gibi “çıkmadık canda ümit var” deyip ısrar ettikleri saldırılarına devam ediyor…
Onlara kucak açacak bir koca Türkiye var, boğulmak üzere olsalar da el uzatıp tek tek düzlüğe çıkaracak olan…
Bakalım bu saldırgan anlayış daha ne kadar sürecek!
Karşılarında, oyunu her seçimde kuralına göre oynayıp halkın önce gönlüne, sonra da reyine ulaşan bir siyaset ustası var...
Bilinir ki “sabrın sonu selamettir” ancak sabrın taştığı, “sabır taşının çatladığı” zamanlardan da kaçınmak gerekir…
Bu duygu ve düşüncelerle ülkesini, milletini seven, tercihini bu doğrultuda kullanan başta ilimiz olmak üzere tüm ülkemize, çıkacak sonucun olumlu ve parlak bir gelecek getirmesini diliyorum…