Selahattin Eyyubi’nin bir evveli. Eyyubi 1138-1193 tarihleri arasında yaşamıştır. Bizlere Musul ve Kerkük’ü bırakanlar kimlerdir? Bilmek lazım gibi geldi bana.Muhakkak tanınması ve gençlerimiz tarafından bilinmesi gerekli bir kumandan, maalesef tarihçilerimiz bu gibi insanların isimlerini bile anmadıkları için hatırlatma bizlere düştü. Kimmiş bu insan? Dr. Zülal Keleş’in yaptığı bir çalışmayı paylaşmak istedim.

Nureddın Mahmud Zengi Selçuklu Atabeglerinden. Künyesı Ebü’l-Kâsım Mahmûd Bin İmâdeddîn Zengı’dır. 1118’de Musul’da doğdu, Musul ve Haleb Atabegi İmâmeddîn Zengi’nın oğludur. İyi bır eğitim ve öğretim görerek, İslâm terbiyesiyle yetiştirildi. Gençliğinden itibâren babasının seferlerine katılarak kumandanlık vasıflarını geliştirdi.

Babası İmâmeddîn Zengi’nin 1146’da öldürülmesınden sonra Musul Atabegliği oğullarından Seyfeddîn Gâzi ile Nûreddîn Mahmûd arasında paylaşıldı. Seyfeddîn Gâzi Musul merkez olmak üzere Fırat Nehri’nin doğusunda kalan yerleri alırken, Nûreddîn, Halep merkez olmak üzere Fırat Nehri’nin batısında kalan yerleri aldı.

Bu sırada Zengi’nin ölümünü fırsat bilen Haçlı liderlerinden 2’nci Joscelin, bır kısım Hırıstiyan halkla anlaşarak Urfa’yı ele geçırmeye muvaffak oldu. Nûreddîn Mahmûd bu haberi duyunca süratle gelerek kaleyı tekrar ele geçirdi. İhanet eden Hırıstiyanları cezalandırdı, Halep bölgesine hakım olup, Hırıstiyanların elindeki Keferlâsa ve Artak’ı aldı.

1148’de Seyfeddîn Gâzi Musul’da vefat edince bazı komutanlar Nûreddîn’in Atabeg olmasını istediler fakat Kutbeddin Mevdûd Atabeg oldu. Sincar Valisi, Nureddîn’i davet ederek şehri teslim edince, Mevdûd ordusuyla harekete geçti fakat iki kardeş arasındakı anlaşmazlık barış ile neticelendi. Nûreddin Humus ve Rakka’yı alıp Sincar’ı kardeşine verdi (1149). Bu tarihten itibaren iki kardeş, haçlılara karşı Müslüman’ları birleştirmek için çalıştı. Nûreddîn Antakya topraklarını zapt etti. Harım civarını yağmalatıp, İnnıb Kalesi’ni kuşattı. Sıra ile Harım’ı ve Famıye kalesini aldı. Mevdûd’da Nûreddîn’in bu muhârebesıne katıldı.

1153’de Hırıstiyan’lardan Askalan’ı aldı. Askalan’ı kaybeden Hırıstıyanlar’ın Şam’a yönelmeleri üzerıne Şam’ı Emır Mucirüddîn’den alarak, kenditoprakları arasına kattı (1154). Esediddîn Şırkûh’u Şam Valisi yaptı ve Haçlıların saldırılarını bertaraf etti. Sonra Mısır işleriyle alakadar olmaya başlayan Nûreddîn Zengı, Şırkûh ve yeğenı Selâhaddîn Eyyûbî’yi Mısır’a gönderdi. 1164 yılında Harım’ı yeniden Haçlılardan aldı. 1169 yılında Şırkûh, Mısır’da hakimiyeti ele geçirdi. Selâhaddîn Eyyûbî, Nûreddîn Zengı’nin emriyle 1171 yılında Fâtımîlerı tamâmen ortadan kaldırdı.

1173 yılında Anadolu’ya giren Nûreddîn Zengi, ikinci Kılıçarslan’a aıt bazı kasabaları ele geçirdi. Bu esnada Bağdat Abbâsî Halifesikendisine Musul, Elcezire, Irbıl, Hılât, Suriye, Mısır ve Konya hükümdârlığını tasdik ettiğini belirten bir menşûr verdi, fakat çok geçmeden Sultan Nûreddîn Zengi, Şam’da vefât etti (1174). Kendi yaptırdığı Nûrıye Medresesi’ne defnedildi. 1147-1149 yılları arasında gerçekleşen İkıncı Haçlı Seferlerini netîcesiz bırakan İslâm kahramanlarından biri olan Nûreddîn Zengi, kurduğu eğitim kurumları, sosyal tesisler ve yaptığı îmâr faalıyetlerinin yanında, güçlü bır devlet kurucusu olan Selâhaddın Eyyûbı’yi yetiştirmesiyle de tanınmaktadır.

Halep, Şam, Hama, Humus, Baalbek, Menbic ve diğer şehirlerde büyük medreseler, Camiler, İmaretler, Kervansaraylar, Hastane ve Dâr-ül-hadîsler yaptırdı. Masrafların karşılanması, tamıratı ve yaşatılması ıçın büyük vakıflar bıraktı. Şam’da yaptırdığı büyük hastane, devrin en meşhur mütehassıs doktorlarının hizmet verdiği bır sağlık müessesesiydi. Hadıs Üniversitesi mahiyetındeki ilk Dâr-ül Hadîsı o kurdu ve pek çok kitap vakfetti. Rasadhane kurdurarak güneş saati yaptırdı. Dındar olupilim adamlarının hâmisiydi. Karargâhında dahı Kur’ân-ı Kerîm okutup, hürmetle dinlerdi. Ülkesini adaletle idare ettiği için ıçın ‘Melik-ül-âdıl’ lakabıyla tanındı. Haftada ki gün halkın huzuruna çıkarak şikayetleri dinlerdi. Haksızlıkların önüne geçmek ve devletin menfaatlerini korumak için, hassas bir haber alma teşkılatı kurdu. Haberleşmede güvercinlerden de faydalandı. Kendisinin ve aile çevresının ihtiyaçlarını, ihsanlarını şahsî malından karşılardı. Ganîmetten, alımlerin helal dediklerınden başkasını almaz, altın, gümüş kullanmaz ve ipek giymezdi.