Rahmetli Suphi Uzunca, 1960’lı yılların ilk yarısında, Adapazarı Ticaret Lisesi’nin en sert hocalarından biriydi...

Sportmen bir yapısı vardı.

Öğleden sonra Uzunçarşı ile Yenicami arasında sürekli yürürdü...

Gezi sırasında gördüğü öğrencilerini not eder, ertesi sabah derse geldiğinde “Ders çalışacağın saatte Bulvar’da işin ne!” diyerek sigaya çeker, sorgular, tatmin edici cevap alırsa ne âlâ!

Aksi halde öğrencinin çekeceği vardı…

Bir özelliği de tenefüslerde öğrenci tuvaletlerinin başında durur, çıkanın nefesini kontrol eder, sigara içenleri bir güzel benzetirdi.

Bu da yetmiyormuş gibi, okul girişinde bekler; başında şapkası, boynunda kravatı olmayanları da cezalandırırdı...

Yani o dönem çocuğu dayak yediği için okula kimse gelmez, sadece öğrenciler değil, veliler de hocalardan çekinirdi...

Şimdi öyle mi ya!

Ne hoca saygısı ne de korkusu var öğrencilerde ve de velilerde…

“Eti senin kemiği benim” anlayışıyla gönderdikleri çocuklarının dayak yediğini sorgulamak bir yana, bir de veli dayağı gelirdi peşi sıra…

“Hocanın vurduğu yerde gül biter” anlayışıyla yetişen öğrenciler dönemi kaldı geride…

Şimdi gel de at tokadı bir öğrenciye!

Karşılık görmek sadece öğrenciden olsa ne âlâ!

Öğrenci velileri, yakınları da giriyor devreye…

“Hangi hoca dövmüş benim oğlumu ya da yeğenimi!” diyen, çıkıp geliyor okula…

Bulmaya ya da rastlamaya görsün, sormaz nedenini-niçinini atar kafayı, yıkar hocayı yere…

Hiç beklemediği saldırı karşısında ne yapacağını şaşırır, bir harf öğrettiği için kulu kölesi olunan öğretmen…

Böyle üzücü bir hadise hem de adı imam hatip olan bir okulda cereyan ediyor…

Ne günlere kaldık!

Nasıl bir öğrenci velisidir bunu yapan, anlamak mümkün değil!

Toplumda en fazla saygı duyulacak, korunup kollanacak bir mesleğin mensupları olarak daha pek çok öğretmenin başına gelir, gelebilir böyle dramatik vakalar…

İmam hatip okulunun sevilen hocası Ömer Bayraktaroğlu’na atılan kafa, aslında ona değil, onun şahsında tüm öğretmenlere o da yetmez, bütünüyle Milli Eğitim camiasına indirilmiş bir darbedir…

Yazıklar olsun böyle öğrenci ve öğrenci velisine!

Ömrünün sonuna kadar alnında taşıyacağı kara bir leke olarak kalacak bu ayıptan kurtuluşu, sanırım hiç de kolay olmayacak o velinin!