AK Parti’nin iktidara gelişinden bugüne değin başarılı olduğu konular arasında, hiç kuşkusuz sağlık alanında temelden tavana ulaşan değişim ve dönüşümün önemli rolü olduğu bilinir...
Ülkede mevcut en güçlü özel hastaneleri aratmayan yatırımları ile toplumun beğenisini kazanan iktidarı, girdiği her seçimde başarıya taşıyan bu anlayışa rağmen dolup taşan hastanelerin son zamanlarda artan hasta sayısını karşılamada zorlandığı görülüyor…
Halkımız en ufacık rahatsızlığında dahi hastanenin yolunu tutuyor olmasının altında, işte bu büyük hizmete ulaşma kolaylığı yatıyor...
Son yıllarda sektörün hastaları karşılamada yetersiz kaldığı görülüyor…
Özellikle kanser denilen belanın insan sağlığı üzerine kâbus gibi çöktüğü biliniyor.
Zaman zaman bu sütunlarda ilginç bulduğum ve okunmasında insanımız açısından büyük yararı olduğuna inandığım konulara yer veriyorum.
Uluslararası ilaç sanayiinin insan sağlığına kurduğu tuzağı bozacak ve insanlarımızın hastane talebini azaltacak ya da zamanla durduracak bir süreç başlatılsın isteniyor…
Bugün mevcut hastaneleri yetersiz kılan kanser vakalarına İsrail gibi bu işin kaymağını yiyen bir ülkede rastlanmazken ya da numunelik bir kaç hasta olurken: bizde bu öldürücü rahatsızlığın pençesinde kıvranan hasta sayısı giderek yeni yeni hastanelere yatırıma zorluyor devleti…
İşte bu hayati konuya dair önemli bir yazı göndermiş Lütfi Salkım…
Mutlaka okuyup ona göre bir yaşam tarzı benimsemek, hastaneye olan tutsaklığın bir ölçüde yok olmasını, zamanla kaybolmasını sağlayacak bilgiler içeriyor…
İşte o yazı;
Lütfen yazıyı sonuna kadar dikkatle okuyun…
Kanser hastalık değil, Kanser o kadar yaygınlaştı ki artık genç yaşlı demeden herkesi yakalıyor. Bu yazılar çok müthiş, birçok "gizli dünya yönetenlerini" rahatsız ediyor… O kadar ki, örneğin "World Without Cancer", yani "Kansersiz Dünya" isimli kitap, halen (Türkçe dahil) birçok dile çevrilmedi!..
Yani şunu bilin ki, kanser diye bir hastalık yok!.. Kanser, sadece vitamin B17 eksikliği!...
Başka bir şey değil! Kemoterapi, ameliyat veya değişik ağır haplar almanıza gerek yok! Düşünün bir zamanlar denizciler, çok sayıda niçin öldüler? İskorbüt denilen hastalığa yakalanıyorlardı. Çok sayıda insan öldü ve bazıları da bundan çok büyük para ve gelir elde etti.
Sonra ne buldular? Meğer iskorbüt sadece vitamin C eksikliği imiş! Yani hastalık bile değil. Kanser de öyle. Kanser sanayisi var artık! Kanserden milyar milyar milyar kere milyar para kazananlar var! Bu konu çok uzun. Çok derin! Kanser sanayisinin kökü ta İkinci Dünya Savaşına kadar dayanıyor. Ne dolaplar dönüyor. Siz inanmayın… Her gün sadece 15-20 kayısı çekirdeği yemeniz yeterli… Kanser olmuşsanız, önce kanserin ne olduğunu anlamaya çalısın. Korkmayın. Sakin kemoterapi filan yaptırmayın. Araştırın önce… Biz bu siteyi bazı "sözde doktorların sayfasına gönderdik, facebook’ta, 5 dakika bile geçmeden yorumsuz olarak sildiler. Siz bu kitabın Türkçe’ye çevrilmesi için dua edin. Çok çok önemli bir eser bu…
Tekrar edelim: Günümüzde iskorbütten ölen var mı artık? Yok. Çaresi biliniyor. Peki Kanser? Sanayi haline gelmiş. Ancak çaresi çoktan bulundu; Vitamin B 17 eksikliği. Hepsi bu! Buğday çimi ekin. Buğday şırası için.
Kanseri engelleyen besinlerin başında atalarımızın Orta Asya’da içtikleri buğday şırası geliyor. Klasik tedavi yöntemlerini reddeden tüm doktorların ortak iddiası, buğday çimi yenilmesi ve buğday şırası içilmesi. Pakistan`daki Hunzakut Prensliğinde kanserden ölüm yok. Ayrıca Hunzakutlular, acı badem ve kayısı çekirdeğini yiyorlar ve kansere yakalanmıyorlar.
Türkiye’de acı badem ve kayısı tüketilen bölgelerde kanser vakalarının azlığı dikkat çekiyor. Ödemiş’le Salihli arasında, bin bir efsaneye konu olmuş Bozdağ’ın eteklerinde cennet Gölcük kıyısında kanseri yenen, bu zaferi kazandıktan sonra mücadelesi herkese örnek olsun diyerek bir de kitap yazan Doktor İlhami Güneral ile sohbetimiz sürüyor.
Önemli olan bağışıklık sisteminin güçlendirilmesidir. Bağışıklık sistemini güçlendirmek çok da zor bir şey değildir.
Buğday müthiş bir kanser ilacıdır. Buğday şırası kanseri önler ve bu önemli bir bitkisel tedavi aracıdır. Buğday çimi, bol klorofil maddesi dışında 100 kadar vitamin, mineral ve besin maddesi içerir. Taze olarak kullanılan buğday çiminde, aynı ağırlıktaki portakaldan 60 kez daha fazla C vitamini ve aynı ağırlıktaki ıspanaktan 8 kat fazla demir bulunmaktadır.
Buğdayın bir başka özelliği ise kandaki toksinleri nötralize eden maddeler içermesidir. Sıvı oksijenle dopdolu olan buğday çimi doğanın en güçlü anti kanseri olan laetril içermektedir. Izgara etler ve füme besinlerin kanserojen maddeler taşıdığı kanıtlanmıştır. (Japon Bilim Adamı Nagivara)
Japon Bilim Adamı Nagivara, taze buğday çiminde bu maddeyi etkisiz hale getiren enzimler ve amino asitler bulmuştur.
Buğday çimini evde üretebilir miyiz?
- Evde de üretilebilir, küçük bir saksıda bile üretilebilir ve olduğu gibi yenebilir, evde üretemeyenlere tavsiyemiz ise buğday şırası üretmeleri...
Buğday şırasını herkes üretebilir mi?
- Evet herkes üretebilir.
İsterseniz tarif edelim.
Bir bardak aşurelik buğday, önce tertemiz yıkanarak bir litrelik cam kavanoza konur. Üzerine 3 bardak su -klorlu olmamak şartıyla- ilave edilir. Kavanozun ağzı bir tülbentle kapatılarak serin bir yerde 24 saat bekletilir. Bu ilk su kullanılmaz, dökülür. Kavanoza yeniden 3 bardak su ilave edilir. 24 saat bekletildikten sonra oluşan yarı gazozlu su içilmek üzere bir kaba aktarılır. Böylece bir bardak aşurelik buğdaydan kış aylarında günde 5 kez, yazın ise günde 3 kez şıra alınır. Buğday şırasının lezzeti bazılarına itici gelebilir. O takdirde her şıra bardağına bir C vitamini tableti eklenirse, nefis bir içecek ortaya çıkar.
Az önce sözünü ettiğimiz laetril buğday çiminden başka nelerde bulunur? Çünkü anlaşılıyor ki, `laetril` kanserin tedavisinde en etkin maddelerden biri... Elmanın çekirdeğini de yiyin.
Evet, Türkiye`de en kolay laetril’e ulaşabileceğimiz yer acı badem ve kayısı çekirdeğidir.
Ayrıca laetril elma çekirdeğinde de vardır. Elmanın çekirdeği yenilirse çok da iyi olur. Amerika’daki ilaç sanayinin maşaları bu laetril adlı ilacı yasaklatmayı başarmışlardır ama Meksika’da satılan ‘laetril’ bu ülkeden alınıp kaçak olarak ABD’ye sokulmaktadır.
Laetril, vitamin ve minerallerle verildiğinde çok daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Kanserin Ölümü adlı kitabında Manner, laetril ile yüzde 90 başarı kazandığını söylemişti.
Acı badem ve kayısı çekirdeği de laetril içeriyor öyle mi?
- Evet öyle. Türkiye`de acı badem ve kayısı çekirdeğinin sıkça tüketildiği yerlerde resmi bir istatistik yok ama kanser vakalarının az olduğuna inanılıyor. Resmi istatistik yapılan bir ülke var...
Pakistan’a komşu küçük bir prenslik olan Hunzakut’ta şimdiye kadar hiç kanser olayına rastlanmadı.
Hanzakut’un özelliği temel besinleri kayısı ve kayısı çekirdeği...
Dünyada bugün kullanılmakta olan kemoterapi ve radyoterapi bağışıklık sistemini bozduğunu iddia ediyorsunuz alternatif tedavilerin bir sıralamasını yapsak en öne hangisini koyarsınız?
- Önceliği bağışıklık sistemini güçlendiren tedavilere veririm, daha sonra biyolojik tedaviler ve bitkisel tedaviler gelir.
Bağışıklık sistemi konusunda Alman Doktor Issel’in tüm beden tedavisi bugün bu ülkedeki 60/70 klinikte başarı ile uygulanmaktadır.”