Değerli okurlar, gönlüme düşen yazı başlığı biraz çarpıcı oldu. Antik Batıdan başlayıp ülkemizde revaçta olan çarpık sanat/sanatçı anlayışına gelmek istiyordum ama burası Türkiye…
Bu canım ülkede gündem her an değişir. Nihayet başardılar. Muharrem İnce Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmek zorunda kaldı.
Kuran kurslarımızı ve Diyanet Teşkilatımızı aşağıladığı için kendisine zerre kadar sevgi duymuyorum. Ama kim olursa olsun, demokrasi yarışında gayri ahlaki oyunlarla saf dışı edilmesine üzüldüm. İç ve dış mihrakların baskı ve şantajlarına 45 gün direndi. En sonunda çekilmek zorunda bıraktılar adamı… Muharrem İnce’yi saf dışı bırakan karanlık güçler, okyanus ötesinden.
Özgürlükler ülkesi(?) ABD için demokrasi helvadan puttur. Tanrıya inanıyoruz derler ama hakikatte inandıkları tanrı US “dollar”dır. Edebiyatı, düşünceyi, sanatı ve sanatçıyı kutsayan, özgürlüğü savunan “ikiyüzlü” sözüm ona demokrasi havarileri… Bu karanlık tipler için kutsal kâse her şeyden önemli… Ülkeler batmış, insanlar harcanmış onların umurunda olmaz. Kutsal Kâseyi ele geçirmek için Roma’yı bile yakar bunlar…
*
Hıristiyanlar için Kutsal Kâse, Hz. İsa'nın havarileriyle birlikte yediği son akşam yemeğinde kullandığı iddia edilen, mucizevi güçleri olduğuna inanılan kaptır. Son akşam yemeğini resmeden devasa fresk meşhur sanatkâr ve ressam Leonardo da Vinci (1452-1519) tarafından İtalya, Milano’da yapılmıştır.
İsa Mesih'in Romalı askerlerce tutuklanmasından ve çarmıha gerilmesinden bir gün önce havarileriyle yediği son akşam yemeği çeşitli romanlara, filmlere konu olmuştur. Havarilerden Aramatyalı Yusuf'un, çarmıha gerilen Hz. İsa'nın damlayan kanını Kutsal Kâseye koyduğuna inanılır.
İnsan eliyle tahrif edilmiş İncil’deki bâtıl Hıristiyanlık inanışını düzeltelim.
Kur’an ayetlerine göre İslam inancımızda Hz. İsa, çarmıha gerilmemiş, Allah tarafından bir ayet olmak üzere göklere kaldırılmıştır. Kıyamet kopmadan önce yeryüzüne inecek ve İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav) ümmetinden olacaktır.
“Bu, bir de inkârlarından, Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarından ve: "Meryem oğlu İsa Mesih'i, Allah'ın elçisini öldürdük" demelerinden ötürüdür. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü. Ayrılığa düştükleri şeyde doğrusu şüphededirler, bu husustaki bilgileri ancak zanna uymaktan ibarettir, kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir.” (Nisâ Sûresi. 4/156-157-158)
*
Kutsal kâse, haksızlık sonrasında zorla elde edilen güçtür. Kâse metaforunda imgelenen negatif düşünce “süflî menfaatle” beslenen haram para, haksız güç, şeytani sanat, şeytani ruhtur.
El-Bedî ve el-Musavvir Allah’ın isimlerindendir. Bu iki esmâ; yeryüzündeki tüm sanatların, mimarinin, hayallerle gün yüzüne çıkan tasarımların tecelligâhı, “Rahmânî” sanatın çıkış kaynağıdır.
Sanat ulvî bir amaca hizmet eder. Sanat, “el-Cemîl, el-Vedûd” olan Allah’a aşk ve muhabbetin kalemle, şiirle, yazıyla, filmle dile gelmesidir. Sanat, zarîftir. Hikmetsiz olarak sadece nefsani-şeytani ruhla sanat yapmak -kutsal kâseye talip olmak- müptezel sanat ve müptezel sanatçıları doğurur.
*
Ülkemizdeki beyaz Türkler, Kurtuluş Savaşı sonrasında yeni bir ülke inşa etmek için kolları sıvadılar. Anadolu insanının yüzyıllardır oturmuş olan kimlik ve karakter yapısını değiştirmek için yeni bir nesil inşa etmek gerekiyordu. Ettiler de. Lakin muasır medeniyet seviyesine çıkmak için inşa edilen yeni tip Cumhuriyet yurttaşları mutantan bir şey oldu. Sonradan görme derler ya… Kendine münhasır oldu. Ne istedikleri gibi batılı aydın olabildiler ne de olması gerektiği gibi Anadolu insanı olarak temiz/saf kalamadılar. Yeni rejimin alternatif olarak sunduğu –batılı-yaşam tarzı insanımıza dayatıldı. Kültürel yozlaşma her şeyimize sirayet etti. Ticaret ahlakımız, eğitim kalitemiz, siyaset tarzımız, kültür ve sanatımız deforme oldu. Ne yazık.
Sanat ve edebiyat dünyamızda içinden çıktığı topluma hakaret eden kadîm kültürüne bu kadar yabancı, böylesine snob ve adâb yoksunu, millî kültüre düşman müptezel sanatçılar ülkemiz adına utanç verici.
İslami değerleri aşağılayan, Anadolu halkının siyasi tercihine küfreden, sıradan vatandaşlara bidon kafalı muamelesi yapan, fakat yine de “kutsal kaseye” talip olmak müptezel sanatçı olmaktır. Her hangi bir insana hakaret kastıyla kazûrat görerek “çek sifonu gitsin” diyen arızalı sanatçı örnekleri ülkemizde mebzul miktarda var. İsimleri saymıyorum. Film setlerinde, magazin ve tweet aleminde arz-ı endam etmeye devam ediyorlar.
Hasan Kaçan, namı diğer Heten Keten Ağabey, işte o sanatçılardan birine sahip çıkarak elinden tutmuş, yardımcı olmuştu. Ekmek Teknesi dizisindeki rolüyle onu sevmiştik hâlbuki. Zaman içinde olumlu bir karakter olarak Anadolu halkının kültürüne hizmet eder diye sevinmiştik.
Oy, oyy, oooyyy… İspanya’da trenle seyahat ederken pembe kazak ve entel boyun atkısıyla video çekip tweet atmış kirli lakaplı adamımız
Meğer yanılmışız. O da kutsal kâseden nûş etmek peşindeymiş.
Cumhurbaşkanımız, çok şeyi başardık ama “eğitim ve kültürde” sınıfta kaldık demişti. Haklıydı.