Âşıklar için en büyük ceza, yârin gönlünden düşmektir. Sevdiğinin gönlünden düşen âşık, fiziken yakın olsa da hakikatte maşukundan çok uzağa düşmüştür.
Eskiler ne güzel demişler: “Dağdan düşenin parçası bulunur da gönülden düşenin parçası bulunmaz.”
Bu âlemden maksat gönle girebilmek, gönülde kalabilmektir. Gönülde olmanın, huzurda –hazır- olmanın beşer nazarında karşılığı kurbiyyet/ yakınlık makamıdır. Allah katındaki kula dönük karşılığı ise rıza makamında olmaktır.
Sûfi yolunda en büyük sermaye aşk, muhabbet ve kurbiyyettir. Aşk ehli için sevgiliye yakın olmaktan daha yüksek makam yoktur. Bu sebeple ariflerin en büyük korkusu huzurdan kovulmak veya gaflet sebebiyle huzurdan ayrı kalmaktır.
Arapça “kurb” kelimesinden türetilen “kurbiyyet” yakınlık, yakın olma halidir. Bu kavram tasavvufta Allah'a yakınlık anlamında kullanılır. Yakınlık veya uzaklık zaman, mekân, mesafe, makam, aidiyet ve mensubiyet açısından değişkendir.
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf Sûresi. 50/16)
Allah’a katında perde ve uzaklık yoktur. Allah, kuluna şah damarından daha yakındır. Uzaklık ve perdeler kul tarafındadır. Bize aittir.
***
Vaktâ ki Hz. Âdem ve Havva (asm), Şeytan’a uydular. İlahî bir hikmet gereği dünyaya sürgün edilince hemen tevbe ettiler. Affedildiler lakin insanlık âleminin dünya sürgünü, “Şeytan ve Dünya” ile imtihanı başlamış oldu. Fizikî mekân olarak (Cennet) çok yücelerden; varlık âlemindeki en alt makama, bir gün parçalanıp yok olacak olan değersiz dünyaya indiler. Bu inişe arifler nüzul/indirilmek dediler.
Aşağılara indirilen insanın gayreti hikmete dönük ve içgüdüsel olarak tekrar eski makamına yükselmek, eski yakınlık derecesine kavuşmaktır. Bu çabaya da arifler, urûc/yükselmek dediler.
Zaten halk arasında “oruç” denilen ibadetin amacı “urûc” etmektir… Manen yükselmektir.
Allah için kurban kesmek ibadeti Hakk’a kurbiyyet içindir. Manen yaklaşmak, Hakk’ın huzuruna kabul edilmek içindir. Kurban kesmekten maksat, bu ibadetle Allah’a yakınlık kazanmaktır.
“Allah’ın adını anarak kestiğiniz hayvanların etleri ve kanları Allah’a ulaşmaz. Ancak O’na ulaşan, yalnızca sizin takvanızdır. Böylece bu nimetleri size tahsis ettik ki, sizi doğru yola iletmesinden dolayı Allah’ı büyükleyin diye. İyi ve güzel davrananları müjdele.” (Hacc Sûresi. 22/37)
Ayete dikkat buyurunuz… Allah için kesilen kurbandan maksat; et için kurban kesmek, kilo hesabı yapmak değildir. Halis bir niyetle Allah’ın emrini yerine getirerek; Allah’a yaklaşmak, rızasını kazanmaktır.
“Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes.” (Kevser Sûresi. 1-2)
İbadetlerin ruhu esastır. Yakınlık vesilesi olan kurban ibadetinde, Hz. İbrahim’in kurbiyyeti, Hz. İsmail’in teslimiyeti gizli.
Allah, bizleri kurbanın esrârına mahrem eylesin.
Sırrına erebilmek niyetiyle…