Dünya kurulduğundan beri devletleri veya milletleri kimin idare etmesi gerektiği hep tartışılmıştır. Ülkemiz gibi olanları birilerini ötekileştirmenin hiçbir literatürde olmamasına rağmen en kolay ve masrafsız yolun benimsenmesini sağlamışlardır. Lazım olan elitleri ise medyadan bulmuşlardır. Hiçbir alt yapısı olmayanların medya ile elit olmaları sağlanmıştır. Sonuç meydanda. Biz konumuza dönelim ve derin araştırmayı uzmanlarına bırakalım.
Gelelim konumuza .ELİTİZM buyrun.
Bu görüşün en tipik temsilcisi filozof kralların iktidarda olmasını isteyen Platon'dur (MÖ 427-347). Klasik elitizm, bir reçete sunmaktan ziyade bir olguyu tespit iddiasıyla elit yönetiminin toplumsal hayatın kaçınılmaz ve değiştirilemez bir gerçeği olduğunu ileri sürer. Vilfredo Pareto (1848-1923), Gaetano Mosca(1857-1941) Joseph Alois Schumpeter (1883-1950) ve Robert Michels (1876-1936) klasik elitizmin belli başlı teorisyenleridir.
Elitizm terimi bazen, yüksek yeteneklere veya sadece yüksek bir askeri/politik konuma sahip olduğunu iddia eden bir grup insanın, başkalarının pahasına kendilerine ekstra ayrıcalıklar tanıdığı durumları belirtmek için de kullanılır. Bu elitizm biçimi bir ayrımcılık türü olarak tanımlanabilir.
Modern elitizm, klasik elitizm gibi empiriktemelli olmakla birlikte, elit oluşumunu/yönetimini toplumun kaçınılmaz yapısından ziyade belirli ekonomik ve siyasal yapılara bağlamaktadır. "Plüralist", "rekabetçi" veya "demokratik" sıfatlarıyla da anılan modern elitizm modern elitlerin insicamlı ve birleşik bir bütün olmaktan ziyade çeşitli hatlar boyunca parçalanmış olduğunu ve parçalar arasındaki rekabetin elitlere dahil olmayan kişi ve grupların da demokratik politikada etkili olmalarına fırsat sağlayabileceğini savunur.