Vaazı sözlükler şöyle tarif etmiş; “Bir kimseye kalbini yumuşatacak, kendisini iyiliğe götürecek biçimde söz söyleme.”

Bu Cuma cami çıkışında iki delikanlının konuşmaları beni son derece üzdü. Paylaşayım istedim. Biri diğerine diyordu ki “Bundan sonra camiye Cuma için gelmeyeceğim. Ne zaman gelsem vaaz verenlerden azar işitmekten bıktım artık.”

Gelmemesinin mazereti bu olmamalı ve olamaz ama şikayetinde haklı mı?

Haklı. Ne zaman vaizler topluluk görseler kendilerinin Cennet’te yerleri hazır gibi, milleti aşağılamaktan bıkmadıkları ayan beyan ortada. “Siz daha bir ilmihali bile tam okumadınız.” Yok efendim “Çoğunuzun abdest alışları yanlış.”

Yok efendim, “Namazda Fatiha okumak şart mı diye soran var. Bu kadar malumattan bile yoksunsunuz.”

“Bıktık artık” demek geliyor içimden. Niye aşağılıyorsun? Ailesini tanıyor musun? Yetiştiği muhitten haberin var mı? Sonra sen lisanı münasiple ikaz ettin de hayır mı dedi!
Büyük bir ekseriyeti hoca çocuğu olan bu beylerin başlangıç noktası toplum ile aynı mı? Dini mevzuda ahkam kesmek bize yakışmaz ama derdimizde büyük. Şimdi ben sorsam; “Hazır sarık olmasa kaç taneniz sarık sarabilir? Nefret ediyorum hazır sarıktan.  Kaç hocanın okuması doğru? Kaçınız meali tam anlatabilir?

Geçen bir sabah ezanı dinledim, müezzin makama girdi çıkamadı. Çünkü birini taklit ediyordu. Ölünün arkasından yedi gece elli ikinci gece okuması, cenaze yemeği dinimizde var mı?

Tamamı Hıristiyanlıktan aktarma. Kur’an-ı Kerim okuyan para alabilir mi? Büyük günah değil mi? Neden böyle bir şey yok, ben gelmiyorum veya Diyanet hocalar gitmeyecek demiyor. Hacı mevlidi var mı? Davet edilip de gitmeyen hoca mı var?

Dinde olmayan bir şeyi niye uyguluyoruz. Cenazeler de zengin fakir ayrımı gün gibi ortada. Neden? Dini nikah imam nikahı olmuş. İtiraz eden yok. Camilerimiz toz içinde.

Sorumlusu Diyanet değil, mütevelli heyeti. Maalesef bugün Diyanet bünyesinde olmak için çırpınanların ekseriyeti 657 sayılı kanuna tabi bir yerde işe girip sonra nakil peşindeler. Yalan mı?

Bu dini kullanmak değil midir? Bu dinle alay etmeyin emrine rağmen bunun vebali kimin? Bunu daha uzatabilirim.

Bizler önce evimizin önünü temiz tutalım, sonra başkasını tenkit edelim. Herkesin malumu bir sürü aksaklık. Biz böyle iken niye gelenleri aşağılıyoruz. Camide gençler her gün azalmakta? Müjdeleyici ve tebliğ edici bir yol göstericinin mensubu olarak, ümit verelim; korkutmayalım.

Bırakalım artık bu kibri… Azar işitmekten, Cehennem sopası ile dövülmekten gına geldi. Camilerimizin birer cazibe merkezi haline getirilmesi için her şey fazlası ile mevcut.

Bu dünya kimseye mülk değil. Yolda inandığını hareketleri ile üstünde taşıyan insan hasreti içindeyim. Bir defa yazdım. Bin defa daha yazacağım. Sapanca Kurtköy’de muhteşem bir Kur’an kursu binası yapıldı. Burasının akademi haline getirilmesi ve din adamların namaz kıldırma memurluğundan farklı, kalitenin ön planda olduğu yönetime geçirilmesi lazım.

Bu kadronun acilen yetişmesi şart... Niye bizler kendimizden akıllı adamı sevmiyoruz? Seksen senedir karşılıksız para toplayan Diyanet, kaç tane dünya çapında dinimizi anlatacak adam yetiştirdi, çok merak ediyorum. Artık bir şeylerin farkında olup, acele etmek ve insanları aşağılamadan sevgiyle bu işleri kotarmamız gerekmektedir.

Cumanın dışında camiler bomboş. Onu da milleti azarlayarak geçiriyoruz.  İnandığını taşıyan insanlara acil ihtiyaç var. Bukalemun tiplerin kol gezdiği toplumda kalitenin artırılması veya kalitenin tespit edilmesi için vakit kaybetmeyelim.

Camideki anonsa bakın. Bazı üç kağıtçılar Hac kuralarını kazananları kandırıyorlarmış. Ne hale geldik! Senelerce dini istismar edenlerden hırsızlara. Kolay gelsin...