Kaynarca’da işlenen ve son yıların en vahşi cinayetiyle son eren olayı Cebecili bir işadamından özel olarak anlatmasını istedim…

İşadamı güvenilir ve esnaflığı düzgün taşıyan bir kişi olduğu için bu konuda en ayrıntılı ve doğru haberi, vereceğinden emindim…

Nitekim öyle de oldu.

Duyunca, insanı insan olmaktan soğutan bir tecavüz ve cinayet olayı nedeniyle ilçe ayağa kalkmış adeta…

Hani denilir ya; “Bozulduğunda insandan gayri canavarlaşan bir başka yaratık olmaz.”

 İşte öyle insanlık erdeminden nasipsiz iki yaratık, bir tavuk çiftliğinde birlikte çalıştıkları ve tartıştıkları Suriyeli sığınmacının, iş saatinden kaçarak evine gidiyor…

Dokuz aylık hamile karısını ve 10 aylık yavrusunu alıp ormana götürüyor…

Orada bırakın bir insanı, en yırtıcı hayvanın dahi yapamayacağı zulüm ve işkenceyle tecavüz edip katlediyorlar.

Bundan sonrasını ne anlatmaya kalemim ne de söylemeye dilim varmıyor…

Soruyorlar, Suriyeli sığınmacıya “Kimden şüpheleniyorsun?” diye…

O da mesai arkadaşlarının adını veriyor…

Bundan sonra olay çorap söküğü gibi ortaya çıkarılıyor…

Canilerden biri daha önce de tecavüz olayından sabıkası olup dışarı salınan bir kişiymiş…

Olay duyulunca halk, adliye binasını sarıyor adeta…

Yapılan hukukî açıdan doğru olmadığından yetkililer öfkesi dağları aşan halkı teskin etmekte zorlandı haliyle…

Bize bu olayı anlatan Kaynarcalı işadamı olay yerine giden ekip içerisinde yer aldığından, çektiği fotoğrafları gösterince bayılanlar dahi olduğunu söyledi…

Şimdi bunlara verilecek ceza konuşuluyor ilçede…

“Sanırım verilecek hiçbir ceza, onların Kaynarca meydanında asılmasının dışında vicdanları rahatlatmaz” diyen Kaynarcalılar’a gel de hak verme…

Ülkelerindeki vahşetten kaçıp yurdumuza sığınan muhacir bir aileye yapılanlar, ilimiz adına insanlık tarihinin en büyük utanç belgesi olarak kalacaktır hafızalarda…

Bu olayı içlerine sindiremeyen Kaynarcalılar’ın yüreği en az Suriyeli baba kadar yanıyor olmalı…

Böyle olmasaydı, halkın öfkesi taşar mıydı meydanlara!

Evet…

“Bu olaydan sonra ‘nerelisin’ dediklerinde gözü yaşlı bir şekilde Kaynarcalıyım, nasıl derim!” diyen bir işadamının halini düşünün…

Şimdi idam isteğiyle meydanlara inenlerin bir kez daha haklı olduğuna inanmayıp da ne yaparsınız…

Zaten bu yasa yürürlükten kalktı, cinayetler özellikle de kadın cinayetleri, saldırılar aldı başını gitti…

Devletin artık bu işe bir çözüm bulması kaçınılmaz hale geldi…

Tabancasız, bıçaksız gezen yok gibi toplumda…

Hal böyle olunca yetkili-etkili konumda olup da gereğini yerine getirmeyen bakanlar, başbakanlar; Kaynarca olayının üzerinize yüklediği ağır vebalden ve yüreği yangın yerine dönmüş mağdurların ahından kurtulabileceğinizi mi sanıyorsunuz kolayca…

Böyle düşünüyorsanız, bilin ki yanılıyorsunuz…

Sorumluluğunuz sadece bu dünyadakilerle sınırlı değil…

O ilahî hesap aleminde de bilin ki işiniz zor…

Kaynarcalılar ilçelerinde, bizler ilimizde ve nihayet millet olarak yurdumuzda böyle olaylar bir daha meydana gelmesin istiyorsak, gelin taşın altına elimizi koyalım…

Caydırıcı yasalar oluşsun…

Bilsin ki insan, işlediği suçun cezası ağır, çeksin elini bir başkasının hürriyetinden…

Aksi halde ne bu tür olaylar ne ilktir ne de son olacaktır.

Bugün hiç kimseye çiçek göndermek gelmiyor içimden…

Bağışlayın…