Geçenlerde bir arkadaşım mesaj göndermiş. Deniyordu ki  koca eskiden yüksek dağlara verilen isimmiş. O yüksek dağları örten tertemiz, beyaz kar da eşini temsil ediyormuş. Evlendiği kadın o koca dağın karıdır. Erkeği himaye eden onu kaplayan ve temizliğin timsali olarak görülmüş  kadın. Yine deniyordu ki eşi sözü yakışıksız  kalıyor. İnsanın eşi olmaz terliğin eşi olur.Eşi sözü kadını biraz hor görüyor . Bunun için karı koca denmiş. Kelimelerin anlamlarını yerine konduğu zaman daha tatlı bir ifade çıkıyor . Bu değerleri korumamız gerekmektedir. Evlilik eğer iyi bir nesil yetiştirmekse bunda başarılı olduğumuzu söylemek biraz saflık olur. Gördüğüm kadarı ile ne kadın kocasını bir dağ nede erkek karısını üstündeki kar görmektedir. Gelelim ülkemizdeki karı – koca ilişkilerine .

Akdeniz .Marmara , Ege , İç Anadolu  bölgelerinde ağırlıklı olmak üzere kadınların çalışma hayatlarında büyük yer almaları karı koca ilişkilerini kopma noktasına getirdiği gerek internetteki yazılardan veya çevremizdeki aileleri gözlemlediğimizde açık seçik olarak gözlenebilir.

Çalışma hayatının ağırlığı kadının ve erkeğin  birbirlerilerinden olan beklentilerin çeşitliliğini arttırmakta ve eşler  arasındaki ilişkiyi içinden çıkılamayacak bir noktaya doğru götürmektedir. Gördüğüm kadarı ile herkes sevilmenin peşinde kimsenin sevmeye niyeti yok .

Erkekler arasında “Ben kadınları anlamaktan çoktan vazgeçtim”  kadınlar arasında ise “Beni sahiplenmiyor şekerim”  sözü en fazla öne çıkan ifadeler olduğu söyleniyor .

Nedir kadınların bu sahiplenmek dedikleri ? Doğru dürüst tarif edene pek rastlamadım . Erkeklerinde buna bir anlam veremedikleri gün gibi meydanda . Çünkü çözümsüzlük veya huzursuzluk  için bunu bir sebep olarak görmüyorlar. İlişkiler kopma noktasına geldiğinde iki tarafında dertlendiğini görüyoruz. Alıştıkları hayatın rahatlığı o zaman ön plana çıkıyor. Terk etmek istemiyorlar . “Neyi eksik yaptım? , istediği gibi harcıyor geziyor daha nasıl beklentilerini karşılayabilirim yetmedi mi” soruları zihinlerine üşüşüyor.

Ülkemizdeki ayrılıklarda  kadınların kar zarar hesabını  çok daha iyi yapma zarureti ortadadır .İstikbal endişesi ayrılıkları bile daha içinden çıkılmaz bir hale getirmektedir. Kadın ekonomik hürriyetini kazanayım derken kaybettiği kazandığından fazla olmuştur.

Sizlere çok karışık geldi ise buraya bir bayanın sözlerini ilave ediyor ve yazıyı tamamlıyorum.

Ben içinden çıkamadım. Umarım siz çıkarsınız .

Bayanın işi  Yaşam Koçu ve Evlilik Danışmanı 

Adı Yeşim Varol

O kadar da karışık değil aslında . Diyor ve devam ediyor.

 Yeni nesil evliliklerde, kadınlar özgürlük istiyor. Annesi, teyzesi gibi ezilmek istemiyor. Ne giyeceğine, kiminle nereye gideceğine ve kaçta eve döneceğine, müdahale ettirtmiyor.  Ayakları üzerinde duruyor ya artık kadın, iş yemeklerine, seyahatlerine karışıp,  kariyerine engel olacak bir erkeği kabullenmiyor. “Tek taşımı kendim aldım” dillere marş olduktan sonra, “kaça aldın, niye aldın”  teranelerine katlanamıyor. Tatiline de gidiyor,  içmeye de çıkıyor. Kendisine engel olmayan, eve tıkmaya çalışmayan  erkeğe modern, velilik yapmaya çalışanına “geri kafalı” diyor.

Her şey iyi güzel de, hayat böyle sürüp giderken bir noktada kadın, ilişkide neyin eksik olduğuna takılmaya  başlıyor. Düşünüyor, düşünüyor ve eksiği keşfediyor. “Beni sahiplenmiyor”, diyor.

Çünkü erkek, hayat arkadaşından ziyade, ev arkadaşı olmuş. Harcamalar ortak, şartlar eşit. Hayran olduğu güçlü  erkeğe sığınma, korunma içgüdüleri yüzeye çıkan kadın, bakıyor ki ne hayranlık var ne de korunma. Bu durumdan, öncelikle kadının kalbi yara alıyor. İlişkide tutku sönüveriyor. Erkekse şaşkın. Hayatlarının neden balon gibi söndüğünü, ne de kadının sahiplenmek dediğinin ne olduğunu, anlamıyor.

Erkeklerin anlamaması çok normal çünkü kadın bile zihninde tam olarak toparlayamamış ki bu olguyu. Tariflemeye çalışırken kadın bile  zorlanıyor. “Babam annemi sahiplenirdi” diyor mesela. Derine indiğinizde algı karışık. “ Babam annemi kıskanırdı da. Mesela giyimine çok karışırdı. Mini eteği bırak, pantolon bile giydirtmezdi. Annem her gideceği yer için izin alırdı babamdan. Komşuya bile habersiz gidemezdi. Annem çok ezdirdi kendini” diye devam ediyor. “Ama babam da annemi çok severdi, sahiplenirdi.”

Kendi ilişkisine baktığında, giyimine karışan, attığı adımın hesabını soran bir erkeği, elbette istemiyor. “Ama sahiplensin” diyor. İyi de nasıl olacak o iş?  Bu bir paket mi?   Ya sahiplendiğini kısıtlayarak gösterecek , ya hiç mi?    Değil elbette. Dinleyin.

Kadınlar, “Erkeğinizin sahiplendiğini nasıl hissedersiniz” sorusuna farklı cevaplar veriyor;

Bengü,33 Bankacı;

“Beni bunaltmasın elbette ama arada bir kıskandığını hissettirsin istiyorum. Bu bluzu giyme demesin ama arada bir kaşıyla gözüyle yakan açılmış, diye işaret etsin mesela. Ben bileyim ki gözü üzerimde, beni kıskanıyor.”

Yağmur,27 Satış Temsilcisi;

“İş için yolculuğa çıkıyorum. İstiyorum ki bir arayıp sorsun, sağ salim vardım mı emin olsun. Aramadığında beni aklına bile getirmiyor, umursamıyor diye düşünüyorum.”

Nesrin,36 Ev hanımı;

“Eşim işi dolayısıyla sık sık seyahate çıkar. Her akşam mutlaka arar ama ilk sorusu çocuklar nasıl. Onlardan haber almak için beni arıyor gibi geliyor bana. Bir kere de sen nasılsın, günün nasıl geçti diye sorsa. Ya da beni özlediğini söylese”

Yasemin, 42 banka müdiresi;

“ Yok, ben artık sahiplensin falan istemiyorum. Eşim kredi kartı ekstrelerimi inceleyip hesap sormayı, telefonumu karıştırıp o kim, bu kim diye sorgulamayı, sahiplenmek sanıyor.  Gardiyana değil, ona ait olduğumu hissettirecek bir erkeğe ihtiyacım olduğunu anlamadı gitti. Gün içinde bir kere ara, beni düşündüğünü bileyim diyorum, o telefonu açıp, kimle yemek yiyorsun, yanında kim var diye soruyor. Vazgeçtim artık, sahiplenmesin.’

İşin özeti, kadınlar erkeğin kendilerini düşündüğünü, merak ettiğini ve kıskandığını hissetmek istiyor.  Ama başka erkeklerin bakışlarından tedirgin olup kadını kısıtlamasın, kadını varlığıyla korusun, sahiplensin istiyor. Arada bir aklımdasın desin, özlediğini hissettirsin ama bunaltmasın, engellemesin. Oraya gidemezsin demesin ama seni ben bırakırım desin. Kadına özel hissettirsin. İlgilensin, sorsun ama sorgulamasın istiyor.

Kim haklı kim haksız? Siz ne dersiniz?