Nasıl oldu, nereden geldi bilemem ama yakalandık Korona denilen illete biz de…
Oysa eş dost, tanıdık tanımadık kimse kalmamıştı; “Maske, mesafe ve temizlik” diyerek uyarmayan…
Virüs sonunda giriverdi kolumuza…
Kuralını “insanı yalnızlaştırmak” üzerine kurmuş Çin menşeili virüs…
Beni de eşten, dosttan, gazetedeki mesai arkadaşlarımızdan uzak, bir odaya hapsediverdi…
İşte o zaman işin şakaya gelir yanı olmadığını anladım…
Hele de benim gibi hayatı hep hareket üzerine bina etmiş kişiler için, meğer ne kadar da zormuş karantina günleri…
Bir söz vardır hani “Gurbete düş de gör” diye…
Meğer işi ciddiye almak için bu mereti yaşamak da varmış…
Denilir ki sağlıklı vücut otel, sağlıksız vücut ise hastane gibidir…
Bir kere hastasın denilince istersen benim gibi çık yürüyüş yap, istersen de yat dinlen…
“Sağlıklıyken spor yaparak hastalıklara karşı önlem alın” görüşünün ne işe yaradığını da görmek varmış kaderde…
İlaç kullanmak hiç gelmedi aklıma…
Ancak şifa dileyen dostların bitmek bilmeyen telefonları ve motive edici sözleri yok mu…
İşte böyle karantinada geçen haftanın en önemli özelliği ve sağlık adına reçete olsa gerek…
İnanın en etkili ilaçtan daha şifa vericiydi, arayıp soranların iyi dilekleri…
İşte böyle sıkıntılı bir süreç içeresindeyiz…
Kurtulmak adına en güzel reçete dualar…
Bu duygularla, telefonlarıyla yanımda olan, geçmiş olsun dileklerini ileten, hepsi birbirinden değerli tüm dost ve okuyucularımıza “Mis kokulu güller” gitsin istedik…