İlk kez Avrupa’ya çıktığım 1962 yılında, tıpkı bu günkü gibi her yerin beyaz örtüyle kaplandığı bir kış günüydü…
Almanya’nın Münih kentinde, havanın eksi 20’lere dayandığı bir günde, her yer neredeyse diz boyu kar altındaydı…
Neden sonra kar yağışı durmuştu…
Yani aradan iki-üç saat geçmişti…
Cadde sokak dolaşmaya çıktığımda, işyerlerinde ve evleri önlerinde, ellerinde kürekler kar temizleyen insanları görüp sormuştum, beni o şehirde gezdiren dostuma…
“Burada böyledir abi” diye başladı söze…
“Ev ve işyerleri önlerinde kar hemen kaldırılır…
Bu bir yasal zorunluluktur…
Eğer işyeri ya da konut sahibi bunu ihmal eder de bir kişi düşüp ayağını kolunu kırar, hele de hayatını kaybederse yandığı gündür…
Yaptırımlar, cezalar öylesine ağırdır ki halk hemen faaliyete geçer ve kendi sorumluluk alanına giren bölümü anında temizler…
Halk buna özen gösterir ve gereğini zaman kaybetmeden yerine getirir.” dediğini hatırlarım her kar yağışında…
Ne zaman böylesine yoğun kar yağar, hep o nedenle yaptığım uyarılar gelir aklıma…
Yine öyle bir sorumluluk düştü kalemimin ucuna…
Dünden itibaren yılın ikinci kar yağışı başladı...
Sokaklar, caddeler, meydanlar ak gelinliğini giydi yeniden…
Özlemle ve dahi hasretle beklemiştik kar yağışını, kuraklık endişesinden kaynaklanarak…
İstiyorum ki bu ak günlerde gelen mutluluk, halkımızı acılara gark etmesin…
Avrupa kentlerindeki halkın bu konuda gösterdiği hassasiyeti ve şehir severliği, bizim halkımızdan da beklemek asla ve kat’a bir iyimserlik olarak düşünülmesin…
Biz Batılı ülkelerden farklı olarak, toplumun her ferdinin istifade edeceği böylesi sorumluluğu, aynı zamanda ibadet kabul eden bir anlayışa sahibiz…
Gerçi belediyeler sorumluluk alanlarında, bu konuda gerekeni yapmaktadır…
Ancak her köşe bucağa aynı anda hizmet gitmeyebilir…
Bu takdirde yaşadığımız, havasını soluduğumuz, ekmeğini yiyip suyunu içtiğimiz, her imkanından yararlandığımız şehrimize, insan olarak üzerimize düşen görevleri yapmak zorundayız…
Bu da böyle karlı havalarda işyeri ve evlerimizin önünü, bir an önce halkın rahat geçeceği şekilden kardan temizlemekten geçer ancak…
Kartopu oynamak için bugünleri bekleyen halkımız, bu görevi ifa ederken de aynı mutluluğu ve sorumluluğu taşımalıdır…
Bundan önceki kar yağışlarında bu doğrultuda sınıfı geçen vatandaşlarımız, yine aynı duygular içerisinde hareket ederek karın getirdiği bereketi ve hoş tabloyu doyasıya yaşamalıdır…
Kar bereketiyle gelen mutlu günleri üzüntüye çevirecek olayların gerçekleşmemesi adına üzerimize düşen görev konusunda dikkatli olmak zorundayız…
Bu doğrultuda yüreklerimizin de ak bir hal alması adına, kar yağışının şehrimize, halkımıza; bereket, sağlık ve mutluluk getirmesi dileğiyle, “Kardelenler” gitsin istedik tüm okuyucularımıza…