Hastalıkların çok sık ziyaret ettikleri arasındayım.
Yirmiye yakın hastalık olunca, her birinin ziyaretiyle sıklık artıyor.
Hangisinden olduğu da anlaşılamıyor, birbirine karışıyor.
Elhamdulillah demekten başka çaremiz ve hakkımız yok tabi ki.
Bugün 5. Gün yine kapımızı çaldı hastalık.
Tam da bir önceki ve korona ile ilgili; “ŞU AŞI İŞİ KAFALARI İYİCE KARIŞTIRDI!” yazımızın yayınlandığı gün başladı.
Koronanın; ‘Sen misin benim aleyhimde yazı yazan ya da yazanı destekleyen, şimdi sana gösteririm’ dercesine!
Göğüs acı ve ağrıları, karında huzursuzluk, baş ve sırt ağrısı, ayak, diz, kalça, bel, el, dirsek, omuz, boyun ve tüm eklemlerde dayanılmaz ağrılar, boğazda sıkıntı, el ve ayaklarda şiddetli yanmalar, bazen de ayaklarda üşümeler. Şüphesiz beraberinde iştahsızlık ve halsizlik.
Korona arazlarına benzediği gibi, diğer rahatsızlıklarda da benzeri veya bir kısmı var bu belirtilerin. İ.net hazretlerinin verdiği bilgiler doğru ise.
Ama önce bir test yaptıralım, korona mı değil mi öğrenelim, ona göre hareket edelim dedik.
112 Acili aradık, evde test hizmetiniz var mı diye sorduk.
Başka bir numara verdiler, ara dediler.
Aradık. Karantinada olanlar hariç eve gitmiyoruz dediler.
O kadar da rahat söylüyorlar ki, sanki herhangi bir şey istedim.
İstediğim kağıt mendil, çocuk oyuncağı ve benzeri çok önemsiz bir talep imiş gibi bir cevap tarzı, ses tonu, rahatlık..
Oysa telefondaki adam inim inim inliyor, kıvranıyor.
Her neyse, sorunca durumu izah ettiğim Süleyman Tokdemir kardeşim de 112 acili aramış ve beni arayacaklarını söyledi.
Bir süre sonra aradılar. Maaile 4 kişi ambulansa dolup teste gitmek olmaz dedik.
Yalnız seni teste götürelim, pozitif çıkarsa aile fertlerini de sonra bakılır dediler.
Ambulans ile bir doktor bir hemşire geldiler.
Şikayetlerimi sordular, tansiyona baktılar, parmak ucuna bir mandal taktılar.
Tansiyon 12 ve normal.
Viral enfeksiyon da olabilir, ama bir korona testi yaptırın dediler ve gittiler.
Sen git yaptır demiş oldular.
Tabi ki teşekkür ettik.
Ama ben bu halsizlik ve cansızlıkla teste nasıl gideyim.
Üstelik maaile gitmemiz lazım. Zira onlarda da benden hafif ama rahatsızlık baş gösterdi
Gidip o kalabalıkta nasıl bekleyeyim.
15-20 Gün önce mahdumu götürmüş, 1,5 saat beklemiştik.
Hazır eve ambulans, bir doktor, bir hemşire gelmişken test alınamaz mıydı? Bu kadar zor muydu? Bilemiyoruz tabi ki işleyişi.
Velhasıl test yaptıramadık. Bir türlü yaptıramadık! Korona mı, diğer hastalıklarımdan mı öğrenemedik.
Hala da yaptıramadık, öğrenemedik!
Tabi ki, 5 gündür evde hapisim.
Bendeniz ki, sosyal bir insanım ve evde hiç durmam, duramam.
Ama ev hapsini bir kez daha gördük.
Anladım ki, mahkumların ev hapsi cezaevine göre çok daha iyi, ama öyle çok büyük bir lütuf değil. Sadece cezaevine göre evde oturduğun ve yaşadığın mekanın fiziki ve sosyal şartları iyileşiyor. Bir de pencereden dışarıya bakabiliyorsun. Evin manzaralı bir yerde ise onu görebiliyorsun. Hapiste bunlar yok tabi.
Hapis devam ediyor.
Mevla kimseyi cezaevi ve ev hapsine duçar eylemesin.
Buradan da anlaşılıyor ki, asıl olan tutukluluk değil, tutuksuz yargılamak.
Beraat edeceği belli olan mahkumu cezaevinde tutarak yargılamak tam bir zulüm.
Yıldırmak, korkutmak, sindirmek için kullanılıyor.
Binlerce insan uzun süreler içerde kalıp, bir gün bile ceza almadan tahliye ediliyor.
Ve bunun hesabı sorulamıyor.
Fuzuli yattığım ve olacak denemiyor.
İlla adalet! İlla adalet!
Konumuza dönersek, illa sağlık, illa sağlık.
Sağlığınız varsa, her şeyiniz vardır.
Sağlığınız yoksa, hiçbir şeyiniz yoktur.
Bir ülkede sağlık ve adalet/ yargı sağlamsa korkmayın, sırtınız yere gelmez.
İkisi de yoksa, yaşayan ölü veya zulüm içinde bir hayat.
Ama sağlık en başta tabi ki.
Atamız Kanuni boşuna dememiş; “Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi.
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”
Anlayacağınız bu ülkede işler iyiye doğru gitmiyor.
Yahu bu ülkede dört dörtlük bir işimiz, bir tek işimiz olmayacak mı diye hayıflanıyorum.
Bu yazıyı yazmaktan bile yorulduk.
Gizli hasbi dua bekleriz.