Yahudi kökenli olan kabala – kabalah yada Qabbalah şeklinde yazılır ve gelenek anlamına gelir ve araştırmacılar tarafından gizli anlamlar içerdiği düşünülür.Bu tarzda ustaca gizlenmiş bilgiler aynı zamanda Tevrat , Sefer Yezirah (Yaratılış) ve Sefer HaZorah (Işık) gibi diğer eski metinlerdede görülmektedir.
M.S beşinci yüzyılda ilk kez yazıya dökülmüş olan eski Yahudi geleneklerinin ve kanunlarının bir derlemesi olan Talmud’tan önceki bu kitaplar ,isa’nın zamanından asırlar önce ortaya çıkmıştır.Işık kitabına göre “ bilginin sırrı daha cennet bahçesindeyken tanrı tarafından Adem’e verilmiştir.Bu eski sırlar daha sonra Adem’in oğulları Nuh ve İbrahim’e aktarılmıştır , İbraniler farklı bir halk olarak ortaya çıkmadan önce.
Gizemli Kabala, insanın ilahiyatı kendi içinde bulmaya çalıştığı bir tür Gnostisizm’dir. HaZohar yazarı ; “ İnsan boyutu, her şeyi ve uygun şekilde var olan her şeyi kapsar.. Burada Kabala Mısır tanrısı , Thoth olarakta bilinen Hermes Trismegistus’un “Yukarıda ne varsa, aşağıda da o vardır “ şeklindeki ünlü sözüyle bağlantı kurar.Günümüz bir çok araştırmacısı İbrani gelenekleri ve Mısır mistisizmi arasında doğrudan bir paralellik olduğunu kabul eder. Kabala , antik Mısır gizeminin İsrail merkezi ile günümüze aktarılmış şeklidir.Mısır dinsel geleneklerinde ve Musa’nın yaratılış kitabının ilk bölümlerinde belirtildiği üzere, dünyanın altını üstüne getiren inanılmaz bir sır var “ diye yazılmıştır.Fransız araştırmacı A.L Constant , Kabalanın kabalanın Sümer yoluyla İbrahime ulaştığını iddia ederken , “ Enoch’un sırlarının mirascısı ve israil’deki inisiyasyon geleneğinin babası “ demiştir.
Önceleri Abram adıyla bilinen Sümer kökenli İbrahim, bazı geleneklere göre , insanoğluyla ilgili tüm sırların açıklandığı sembollerle dolu bir tablete sahipti ve bu tablet ,Nuh zamanından beri kuşaktan kuşağa aktarıldı.Karal Süleymana sahip olduğu bilgeliği kazandıran bu tablet , Sümerler tarafından “Kader Tableti” ve erken Yahudiler tarafından Raziel Kitabı olarak biliniyordu.Tabletin şifresi “ Ha Qabala “ (ışık ve bilgi) olarak bilinir , Qabala’ya sahip olan aynı zamanda kozmik bilgeliğin en yüksek mertebeye “ Ram “ denir. Abram – yada Av-Ram adı aslında “Ram” a sahip olunan demektir.Bu kelime Hindistan, Tibet,Mısır ve Düritlerin kelt dünyasında , yüksek evrensel beceriyi ifade etmek için kullanılır.
Sümerler’in “ Kader tableti” nin Exodus 31:18 ‘de sözü edilen “ Şahadet Tableti” ile aynı olduğu düşünülmektedir. Diğer İncil ayetleri –Çıkış 24:12 ve 25:16 , bu tabletlerin 10 Emir olmadığını açıkça ifade etmektedir.Bu antik arşiv ,Thoth-Hermes’in Zümrüt Tabletleriyle doğrudan bağlantılıdır.Asırlar boyunca devam eden ezoterik bilgilerin kurucusu, yunanca adı Hermes olan , piramit yapımı bilimine yapılan bir ithaftır ve Yunaca hema kelimesi taş anlamına gelir.Mısır ve Mezapotamyanın dışında tablet; Virgil, Pythagoras,Plato ve Ovid gibi yunan ve Romalı üstadlar tarafından bilinmektedir.
Bugünkü tarih ve din anlayışımızda asırlar süren yanlış yorumlamalar ve dış etkenler Kabala’yı içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.Bugünkü Yahudi kabalası , İranlı büyücülerden, yeni Platoncu akımdan ve yeni akım Pythagorcuların felsefelernden ödünç alınmıştır.Saf olsun olmasın kabalanın Mistik bilgileri Filistin yoluyla mezapotamya ordanda ortaçağ avrupasına ulaşmış ve ilk kez 13.yy ‘da yazıya dökülmeye başlamıştır.Muhtemelen Moses de Leon adında bir İspanyol Yahudi HaZohar başlığını belirleyen kişi olmuştur.
Araştırmacı Picknett ve Prince’ye göre ,Kabalistik düşünce 14-15 yy.’da Pico della Mirandola adlı bir Kabalist sayesinde , Floransada Medici ailesine tanıtılmıştır.Medici ailesi sayesinde ise üst düzey insanlara ulaşmıştır.
Erken dönem topluluklarının hepsi –Yunan ve Mısır gizem okulları da dahil olmak üzere geçmişin gizemlerini çözmeye çalışmışlardır.Endüstri devrimi ve Charles Darwin ‘in Evrim teorileri çoğu kişi için insanoğlunun maymundan uygun şartlarda evrilerek sosyal bir topluma dönüştüğüne inanmaktadır.Bugün ise artık yeni keşfedilen bilimsel ve arkeolojik bulgular bir çok kişiyi bu durumun aksine inanmaya zorlamaktadır, yani insanoğlunun bir zamanlar yaşadığı “altın çağ” dan barbarlık çağına gerilediği şimdi ise bu bilgileri tekrar kazanmakta olduğu düşüncesidir.Dünya nüfusu ile rakamlar bu düşünceyi doğrulamktadır.tarih sahnesinde nüfus azalmış ve bir nktadan sonra artışa geçmiştir.
Antik Sümer ve Mısır kayıtlarına göre dünya üzerindeki insanın geçmişi 500,000 yıldan uzundur.İnsanoğluna dayatılan mevcut iki teoriye göre ise birinde 6 binyıl diğerinde son değişikliklerle 190 bin yıldır.Bulunan arkeolojik bilgiler 2 düşünceninde üstünü çizerek , yeni bir tarih modeline kesinlikle ihtiyaç duyulduğunu artık tüm kanıtları ile göstermektedir.Eğer eskinin dinsel ( kozmolojik) organizasyınları sahip oldukları bilgiyi insanoğluna doğru şekilde yaymış olsalar idi , aynı şey bugünün bilimsel organizasyonları içinde geçerlidir, dünya üzerindeki tüm anlayışımız, düşüncelerimizin yönü oldukça farklı olacağı şüphe götürmez bir gerçeklik olup, insan düşüncesindeki bu uyuşukluk ;evrende yalnız olduğu düşüncesi ve yaşamın sadece dünya üzerinde varlığı ; mevcut iki farklı otoritenin bir ürünüdür. Kaynak: https://neferkaminanu.wordpress.com/page/6/