Son yıllarda ülkemizdeki savunma sanayiine yönelik gelişmelerden kuşku duyan, etkilenen iç ve dış kaynaklı muhalif duygu ve düşünce sahibi kurum, kuruluş ve bu anlayışa hizmet eden kişilerden oluşan kesimin tuzaklarına dikkat çeken enfes bir yazı kaleme almış, zaman zaman yorumlarına yer verdiğimiz değerli Gazeteci-Yazar İbrahim Karagül…
Karagül’ün son gelişmelere yönelik ilginç yorumunu paylaşayım istedim bugün sizlerle…
Önce okuyalım; “Neyin hazırlığı bu? İşgal ordusu mu çağıracaksınız? İstanbul’un üzerinde ABD uçakları mı uçuracaksınız?” başlıklı yazısını, “İşte mesele bu” diyerek
“Açık ve net söyleyebilirim: Çok yakında yine Dubai merkezli, patronluğunu ABD ve İsrail istihbaratının yaptığı bir müdahale, bir saldırı Türkiye’yi yoklayacak.
Bu sefer kimleri ortak seçecekler? PKK’yı kullandılar. FETÖ’yü kullandılar. YPG üzerinden Türkiye’yi vurdular. DEAŞ’ı kullandılar. Yeni müdahale girişiminde kimleri kullanacaklar, önemli olan bu ortaklığı ortaya çıkarmak.
Müdahalenin nasıl olacağını bilmiyorum. Ne tür yeni format deneyeceklerini anlamaya çalışıyorum. İçeride kimlerle çalışacaklarını sadece tahmin ediyorum. Ortaklığın şeklini, kullanılacak silahı öngörmeye çalışıyorum.
2023 öncesi son büyük tahkimatları yapıyorlar.
Ama yapılan hazırlığı görüyorum.İzliyorum. Nasıl ortam oluşturulduğunu, hangi çevreler üzerinden psikolojik yıkım yürütüldüğünü, yalan ve kurgu senaryolarının nasıl ve kimler tarafından üretilip servis edildiğini, içeriden kurulan siyasi partiler cephesinin bu çerçevede nasıl kullanıldığını, o siyasi liderlerin bu senaryoları nasıl pazarladığını görüyorum.
Bunlar muhalefet partilerinin çelişkileri değil, bir hazırlığın işaretleri. Bunlar siyasi partilerle terör örgütleri arasında kurulan cephe ortaklığının somut delilleri. Bunlar, 2023 öncesi son büyük saldırının tahkimatlarını yapıyorlar.
ABD, İsrail istihbaratı DEAŞ’a nokta hedefler verip tanklarımızı vurdu.
Bu güne kadar yaptıkları saldırılarla; hem içeride darbe yapmaya, iç çatışma çıkarmaya, ülkenin vatanseverlerini tasfiye etmeye giriştiler, hem de acımasız terör saldırıları yapıp binlerce insanımızın canına kıydılar.
Suriye’nin kuzeyindeki operasyonlarda DEAŞ’a nokta hedefler verip tanklarımızı vurdular, askerlerimizi şehit ettiler. Bunu yapan ABD/İsrail istihbaratıydı. Bunu yapan 15 Temmuz’un patronlarıydı. ABD, İsrail ve BAE, DEAŞ üzerinden Türkiye’yi vuruyorlardı.
PKK’yı, YPG’yi söylemeye bile gerek yok. Onlar Türkiye’ye karşı terörün, cinayetin, katliamın, insanlık suçlarının her çeşidini işlediler. PKK ve YPG, on yıllardır Türkiye’ye karşı kullandıkları, bir nevi Haçlı saldırılarının ileri tetikçileri oldu.
FETÖ savcılarının dosyaları ile yine Dubai’den saldırıyorlar.
FETÖ üzerinden 15 Temmuz’da yüzlerce insanımızı şehit ettiler, Meclis’imizi bombaladılar. İnsanlarımızı kurşuna dizdiler. Tankların altında ezdiler. Suikastlar düzenlediler, iç istikrarsızlık için sistematik terör uyguladılar. Milletimizin inançlarını sarstılar, zihinlerini kararttılar, Türkiye inancına, düşüncesine çok ağır darbeler vurdular.
Sedat Peker’in açıkladığı videolardaki bütün iddialar, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbelerini yapmak için, FETÖ’nün ABD ve İsrail istihbaratı adına hazırladığı kurgu dosyalardır. İsrail istihbaratının ellerine verdiği listelere göre soruşturma dosyaları hazırlayanlar, FETÖ savcılarının dosyaları Peker’in önüne konmuş, yeniden servis ediliyor. Yeni olan hiçbir şey yok.
BAE Erdoğan’a darbe mi yapacak! Bu kurguyu ezbere biliyoruz artık.
Dikkat ederseniz, yayınlar önce Peker’in kişisel hesapları ile başlatıldı. Ardından “Türkiye-terör ortaklığı” teması işlenmeye başlandı. Çok geçmez, FETÖ’nün İran istihbarat iftiraları devreye girer. İsrail’in Selam-Tevhid iddiaları dolaşıma sokulur. Aslında bunların tamamı İsrail istihbaratı tarafından hazırlanmıştı.
Çok geçmez iş PKK’yı desteklemeye, DEAŞ üzerinden yürütülen ABD söylemlerine varır. En son Erdoğan’ı devirmeye, Türkiye’yi durdurmaya ayarlı çokuluslu senaryoya kadar ulaşır. Mesele Peker, mafya değil. Biz çok daha büyük bir kurgunun ikinci adımlarını bekliyoruz.
Bunların tamamı daha önce denendi. Peker Operasyonu başlangıç. Ardından ne gelecek onu bekliyoruz. Yeni ne deneyecekler onu bekliyoruz.
60 bin TIR dolusu silaha neden tek cümle etmediniz!
Dikkat edin;
PKK’ya 60 bin TIR dolusu silah veren, Türkiye sınırlarında devletten devlete savaş hazırlıkları yapan ABD ve İsrail için tek kelime etmezler. Afrin’de PKK’yı yöneten, Fırat Kalkanı’nda DEAŞ’ı yöneten ABD’li komutanlar hakkında hiçbir şey demezler.
Suriye ve Irak’ın kuzeyinde Türkiye’yi çevrelemek için cepheler inşa eden, NATO standartlarında, her biri binlerce kişilik orduyu donatacak mühimmat depoları yapan ABD ve İsrail için bir şey demezler.
Hadi bunlara karşı çıkın… Ortaya atılın. Görelim sizi!
Bizi Doğu Akdeniz’den, Ege’den sıkıştıran Batılı ittifaka karşı tek söz etmezler. Yunanistan’dan, Adalar’dan Balkan ülkelerine kadar, Karadeniz kıyısına kadar Türkiye’ye karşı askeri üs kuranlara, sınırlarımızın sıfır noktasına yığınak yapmaya çalışanlara tek söz etmezler.
Ege’de karşımıza dikilen Yunanistan’a, Akdeniz’de karşımıza dikilen Fransa’ya, Karabağ’da Ermenistan’a, Suriye ve Irak’tan Türkiye’yi vuran ABD ve İsrail’e tek kelime etmezler.
Türkiye’nin her mücadelesinde niye karşı cephede yer aldınız?
Nedense kullandıkları bu tipler, bazen FETÖ olur, bazen DEAŞ olur, bazen PKK/YPG olur, bazen mafya olur, bazen içerideki siyasi muhalefet olur, bazen “muhafazakâr muhalefet” olur, bütün açıklama, iddia ve iftiraları ile Türkiye’yi vururlar.
İstanbul’un fethinden haz almazlar, Taksim’e cami yapılır çamur atarlar, Ayasofya açılır küçümserler, Türkiye’yi 21. yüzyıl dünyasının merkezine taşıyan büyük projelerle dalga geçerler, dünyanın gıpta ile baktığı büyük jeopolitik zaferlerde Türkiye’nin karşısında olurlar.
Türkiye dokunulmazlığı kırmızı çizginiz değil mi?
Bütün bunlar arasındaki koordinasyon, tek merkezlilik, aynı hedefe yönelme sizi rahatsız etmiyor mu? Bütün bunlar olurken, Türkiye savunması, Türkiye’nin dokunulmazlığı, büyük Türkiye düşüncesi, Türkiye’nin en üst siyasi kimlik olması bizim hareket noktamız olmayacak mı?
Bu ülkeyi istihbarat aparatlarının, kullanışlı aptalların, siyasi hınç ve intikam hissinden başka önceliği olmayanların insafına bırakmaya gönlümüz razı olacak mı?
Biz, yüzlerce yıl bu sınavlardan geçtik…
Yüzlerce yıl bu sınavlardan geçtik. Selçuklu’da, Osmanlı’da, coğrafyanın her karış toprağında aynı sınavı ve aynı mücadeleyi verdik. Bir kez daha veriyoruz. Durduğumuz yer, yüzlerce yıllık siyasi genetikten başka neresi olabilir?
ABD ekseni mi? AB ekseni mi? İsrail öncelikleri mi? Türkiye’ye karşı bir terör örgütü gibi hareket eden BAE mi?
Hele ki, 21. yüzyıl dünyası yeniden kurulurken, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez ayağa kalktığımız, ilk kez coğrafyadaki Batılı sömürge düzenini sarstığımız bir dönemde, ellerimizi kırmak, zihinlerimizi felç etmek isteyenlere teslim mi olacağız?
Üçüncü büyük kuruluş bu! ‘Son savunma’ saldırıdır!..
Asla…
15 Temmuz’dan sonra onların her saldırısında daha da büyüdük. Daha uzaklara ulaştık. Daha şaşırtıcı güç biriktirdik. Şoka uğradılar. Dışarıdan ve içeriden gelecek, (hepsi tek bir proje) yeni saldırılarda Türkiye çok daha büyük bir akıl ve güç sıçraması yapacak.
Son büyük saldırılar yapılıyor. Son büyük savunma veriliyor. Bu sefer savunma saldırıdır! Coğrafyamızda “üçüncü büyük kuruluş” inşa ediliyor. Bunu tersine çevirmek imkânsız. Dünyanın bu haliyle, büyük güç kaymalarıyla bu imkânsız.
Evet, yeni bir saldırıya, müdahaleye hazırlanıyorlar. Denemedikleri ne kaldı? Daha ne deneyecekler? 15 Temmuz’da, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana ilk kez Türkiye’ye dışarıdan, açık saldırı yapıldı. Bundan ötesi var mı?
İşgal orduları mı çağıracaksınız? Dünya şok edici güçle tanışacak.
Anadolu’yu işgale mi girişecekler? Güneyden, Akdeniz’den, Ege’den saldırıya mı başlayacaklar? İçeriden mi saldıracaklar? İstanbul’a Amerikan ordusu, işgal orduları mı çağıracaklar?
Neyi deneyecekler?
Ne yaparlarsa yapsınlar, hepsi ters tepecek. Sonuç başarısızlıklarıyla kalmayacak. Türkiye’nin karşı operasyonu onlarınkinden çok daha geniş bir alana yayılacak.
Avrupa sınırlarından Afrika kıyılarına, Karadeniz’den Hint Okyanusu’na kadar adım atılmadık, dokunulmadık hiçbir yer kalmayacak.
Dünya, şaşırtıcı, şok edici bir gücün yükselişine tanık olacak.”
İşte son satırda belirtildiği gibi bu müthiş çıkışın önüne geçmek isteyenlere verilen çarpıcı mesaj da gösteriyor ki yeni bir dünya kurulacak ve Türkiye güçlü bir ülke olarak yerini alacak…
Kalemine ve yüreğine sağlık diyerek, Bizim Bahçe’nin “Peygamber çiçekleri” gitsin istedik değerli yazar İbrahim Karagül’e…