Bugünkü yazımız mecburen biraz çetrefilli olacak. 

Beyaz derili insanların, (Ku Klux Klan tayfası) Zenci ve Kızılderili insanlara revâ gördüğü aşağılık kibir ve toplum mühendisliği karşısında; “İnsanlık Hakikati”ni haykıran adamı, hatırlayalım. 

Malcolm X, (Mâlik el Şahbâz, 1925-1965) Müslüman olduktan sonra beyazların “devlet” eliyle yıllardır uyguladığı aşağılık ve kirli planı tüm Amerikan kıtasında deşifre eder…  FBI’ın organize etttiği bir suikastle öldürülür.

Şehidimiz şöyle der: “İslam’a sövmekten başka fikri olmayanlar, fikrin değil İslam’a sövmenin özgürlüğünü istiyorlar”

*
Nakşibendî Meşâyihinden Menzil Şeyhi Seyyid Abdulbâkî El Hüseyni, geçen hafta Hakk’a yürüdü. Allah, makamını âl’i eylesin. Başta ailesi olmak üzere ehl-i irfanın başı sağ olsun. Muhibbâna, müridâna sabr-ı cemîl niyaz ederim…

İçki ve kumara müptelâ olmuş binlerce insanın hidayetine vesile olarak toplumun sosyal yaralarına şifa olan Menzil’deki ilim/irfan ocağı Anadolu’nun mayasıdır. 

FETÖ’ye prim vermeyen, PKK terörüne set çeken ve İran’ın pazarladığı Şia düşüncesine karşı Ehl-i Sünnet kalesi olarak her zaman devletin yanında yer alan ilim/irfan aşığı Menzil sofilerine teşekkür borçluyuz…

Bunları niye yazdım? Şunun için. Bizim ülkemiz Türkiye’de yüzyıldır garip bir oyun dönüyor… Vakt-i zamanında, halkı sindirerek “laik” devlet yapısını Fransa’dan ithal eden iradeyi kutsayanlar, Türkiye’nin geleceğe akan büyük tarihini 1925 yılına geri döndürmek için uğraşıyorlar… 
 
Menzil Şeyhi Abdulbâkî Efendi’nin vefatını fırsat bilen -azgın azınlık- Kemalist düşünce her zaman yaptığı gibi Atatürk’ün arkasına saklanarak saldırıya geçti. Ardından ikinci hamle geldi.  Dünya Şampiyonu Türkiye Kadın Millî Takımı üzerinden Müslümanlara, “yobaz” diyerek hakaret ettiler. Hiç utanmadan, irfan ocakları üzerinden tarikat ve din düşmanlığı yaptılar.

Önce, “Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur” sözünü (Kemal Atatürk. Kastamonu-1925) tedavüle soktular… Atatürk’ün bu sözüyle sanal medyada terör estiren Kemalistler gayet iyi biliyorlar ki, 1919’da başlayan Kurtuluş Savaşımız; sarıklı mücahidlerin, şeyhlerin, dervişlerin, müritlerin ve hattâ çarşaflı kadınlar dâhil, Türk Milletinin şanlı direnişiyle topyekûn kazanıldı…

Türkiye Cumhuriyeti’nin mayasında Türkistan Şeyhi Ahmet Yesevi’nin, Ahi Evran’ın nefesi vardır… Hz. Şeyh İbn-i Arabî’nin, Yunus Emre’nin, Mevlânâ’nın, Hacı Bayram-ı Velî’nin, Şeyh Şâbân-ı Velî’nin nefesleri, duaları, himmetleri vardır. 
Alparslan Gazi, Malazgirt Ovası-1071’de Anadolu’nun kapısını İslam’a açtı. O tarihten beri tam 950 yıldır Anadolu toprakları (Türkiye)  şeyhler, dervişler, hâfızlar, âlimler –Müslümanlar- ülkesidir. İnşaallah kıyamete kadar da İslam yurdu (Dâru’l İslam) olarak var olmaya devam edecektir. Son yüzyılda yazılmış olan  –geçmişimizle çelişen yalanlar üzerine kurulu- uyduruk yorumlarla 1000 yıllık İslam-Türk medeniyet tarihini inkâr edenler, kafasını kuma gömen devekuşlarıdır. 

*
Tarihçi Mustafa Armağan’ın sorusunu tekrar edelim. Türkiye’yi 3,5 yıl işgal edip annesinin karnındaki bebeklere varıncaya kadar Türkleri süngüleyen Yunanlara “dost” diyen ders kitapları, Osmanlıya “hain” diyorsa bu tarih kitaplarını kimler yazdı?

Tek adam döneminde Türk milletini İslam dininden tamamen soyutlamak isteyen CHP’yi destekleyen gazeteci Can Ataklı, “Okulda namaz kılamazsınız, okulda İslam’ı öğretemezsiniz, okula mescid yapamazsınız” sözleriyle çağdaş ve modern oluyor öyle mi? 

Beyim, sen laikliği yanlış anlamışsın. Laik devlet olur. Laik Müslüman olmaz. Kalben laik olan zaten Müslüman değildir. Laikliği ithal ettiğiniz Fransa’da misyoner Papaz yetiştiren Kilise okulları var. 

Halkın talep etmesi halinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ülkemizde açılması muhtemel olan kız liselerinin örnekleri gıpta ettiğiniz Avrupa’nın her yanında var… Orada laiklik elden gitmiyor… Size ne oluyor?    

Ortaçağ Avrupası’ndaki engizisyon rahipleri gibi, 1925 yılında takılı kalmış siz Kemalistler… Ne yazık ki aşırı cahilsiniz. Daha da kötüsü cahil olduğunuzun da farkında değilsiniz. Sizler, yalan söyleyen tarih yazarak, istiklal mahkemeleri zoruyla yeni bir toplum inşa etmek; sizin tabirinizle yeni bir toplum yaratmak için çağdışı kalmış, baskıcı totaliter düşüncenizi -rakı, bale, dans ve heykel-  dörtlü kurgusu üzerinden  “çağdaş yaşam ve modernlik” masalına inanmış arkaik zavallılarsınız. 

Sizler; voleybol sporunu dahi “kızlar” üzerinden dindarları aşağılama aracına çevirecek kadar basitsiniz. Aynı ülkede yaşadığınız farklı düşünen inanç sahiplerine karşı son derece saygısız, nobran, kaba, itici ve dayatmacı bir söyleminiz var. Yalancı çoban gibisiniz. Size artık kimse inanmıyor… 

Sakal bırakan erkeklere, kadınların örtüsüne/çarşafına duyduğunuz kin ve nefreti kusarak İslam’a düşmanlık yapmak demokrasi değildir. Fikir özgürlüğü ise hiç değildir. Hangi dinden olursa olsun inanca hakaret etmek fikir özgürlüğü değil, insanlık suçudur… 

İslam’ın sembollerine sövme lüksünüz artık bitti… Müslümanları aşağılama hürriyetini size vermeyeceğiz.  Ne yaparsanız yapın… 

Keşke olmasaydı dediğiniz, keşke “hepsini yok edebilsek” dediğiniz şeyhlerden biri olan Şeyh Sa’dî-i Şirâzî “Kusuru kendisine söylenmeyen adam, ayıbını hüner sanır” diyor… 

Kemalist abiler, Kemalist ablalar! Korkmayın etraf karanlık değil. Sizin perdeleriniz kapalı. Kalp evinize güneş giremiyor. Yüzünüze söylüyorum… İnat etmeyin, kusurlusunuz. Ve ayıp ediyorsunuz.