Üçüncü Organize Sanayi Bölgesi’ndeki işletmelerden Sakarya Nehri’ne arıtılmadan salınan zehirli atıkların yol açtığı çevre ve su kirliliğini gündeme taşımamızın sıcaklığı devam ediyor...
Şiirlere ilham olan, dünyanın en lezzetli balıklarına yataklık yapan, Yüce Yaradan’ın bölgemize ve ilimize hediyesi o güzelim nehri bugünkü kirli hale getiren insanlardan tarih hesap sormazsa eğer, bilin ki Mevla’nın bunu yapanların yakasına yapışacağı zaman yakındır…
Bir değil, iki değil, üç değil!
Yer yer ve dahi zaman zaman yaşadığımız bu utanç tablosu da göstermiştir ki içimizde kişisel menfaatleri uğruna insanlığın ortak değerlerini alabildiğine harcayan ve kirleten zihniyetlerle mücadelede istenilen yaptırımlar ve bu doğrultuda mevcut yasalar caydırıcı özellikten yoksun…
Hal böyle olunca toplu katliamlar gibi toplu balık ölümleri düşüyor dramatik bir şekilde ilimizin gündemine…
CHP Milletvekili Engin Özkoç’un bu konuya dair feryadına isterdim ki çiçeği burnunda diğer milletvekilleri de katılsın…
Bir köpeğin ölümüne gösterilen tepki benzeri, binlerce balığın ölümü çıkınca ortaya niye oluşturmaz, bunu anlamak mümkün değil…
Bu konuda Valilik’ten ve SATSO Başkanı Akgün Altuğ’dan gelen açıklamalar, hassas yürekleri bir nebze rahatlatmış olsa da tam anlamıyla gönüllere su serpmiş değil…
Göstermelik arıtma tesislerinin zaman zaman devreye girmesi, daha sonraları sanırım maliyetinin yüksekliğinden olacak, devre dışı bırakılıp arıza mazeretiyle geç saatlerde zehirli atıkların nehre bırakılması, tam anlamıyla çevre kirliliği ya da bir canlı katliamı değilse, nedir!
Biri anlatsın da bilelim…
Engin Özkoç’u bilirim…
Birlikte bir dönem meclis üyeliği yaptık, ayrı partilerde olsak da…
1994-99 Adapazarı Belediye Meclisi döneminde az fikir tartışması yapmadık…
Öyle kolay pes edecek bir kişiliğe sahip değildir…
Bir işe takmaya görsün kafasını…
Bırakmaz bilin ki yakasını…
Bu konudaki tavrı yıllar geçse de değişmiş görünmüyor…
İlin sorunlarını sadece yerelde değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de ülke gündemine taşıması, böyle olduğunu gösteriyor zira…
İşte bu konuya el atmış…
Diyor ki bir anlamda;
-Bu konu ihmale gelmez…
-Ortaya çıkan tablo vahim…
-Üzerine gidilsin tez elden…
Bu tür iddialarına kuvvet kazandırmak için de sorular sıralamış peş sıra…
-Suya katılan bu siyah kimyasalın içeriği nedir!
-Çevreye, suya ve içindeki canlıya nasıl bir etkisi vardır!
-Dramatik balık ölümlerinin temel nedeni nedir!
-Bu sorunların bir an önce ortadan kalkması için neler yapılıyor!
-Nehrin olduğu kadar ilimiz için de hayati bir sorun olan bu durum ne zaman tam anlamıyla ortadan kalkacak!
-İşin sorumluları kimlerdir!
Derken, böyle ve benzer konulardaki sitemi sürüp gidiyor Özkoç’un…
Ve diyor ki;
-Kaç firma üretimde kullandığı suyu Sakarya Nehri’ne salıvermekte…
-Söz konusu fabrikaların tamamında arıtma var mıdır!
-Nehre kaç metreküp atık su salınmaktadır!
Böyle ya da benzer şekilde uzayıp giden sorularına devam eden Özkoç’un uyarılarının bir muhalefet parti sözcüsü olarak değil de üzerinde durup düşünülmesi gereken Sakaryalı bir siyasetçinin sözü olarak değerlendirilmesi, hiç kuşkusuz Sakarya’nın yararına olacaktır…
İsteriz ki bu ilin ortak değerlerini savunmada hiçbir siyasi, sosyal, kültürel ayırım yapılmaksızın gereken özen gösterilsin…
Nasıl ki başka Türkiye yoksa, bir başka Sakarya ve de Sakarya Nehri de yok…
Artık balıklar ölmesin…
Sular aksın pırıl pırıl ve de tertemiz…
Bu güzelim nehri koruyup kollamakla ayrıca üzerimizden bir büyük vebal de kalkar…
Bilinmeli ki Mevla’nın cömertçe istifade etsin diye insanlığa sunduğu böylesi nimetleri koruyup kollamak, aynı zamanda ibadettir…
Budur, üzerinde ısrarla durmamızın temel amacı…
Kimseyi suçlamak değildir muradımız…
Halisanedir niyetimiz…
“Yüz üstü çok süründün” denilerek ayağa kalkması adına şiirler yazılıp, ağıtlar yakılan o güzelim ancak dertli nehir daha ne kadar çeksin bu çileyi!
Bu duygularla böylesi hassas konuda aynı hisleri taşıyan herkese ve her kesime “Dua çiçeği” gitsin istedik demet demet…