Adapazarı Belediye Başkanı Süleyman Dişli’yi, 1994-99 dönemindeki belediye meclisi üyeliğim sırasında tanıdım...

Bir anda ve hiç beklenilmeyen dönemde Mekece’deki imamlık görevinden ayrılıp belediye sosyal işler müdürlüğüne getirilen Süleyman Dişli’nin göreve başlamasının ardından, koltuğu devraldığımız önceki belediye başkanı rahmetli Ünal Ozan’dan şahsıma özel bir haber gelmişti;

“Mekece imamından sosyal hizmetler müdürü mü olur!

Bu nasıl iş böyle!”

Haber, Süleyman Dişli’yi daha iyi tanımam için yapılmış bir uyarı oldu...

O böyle ya da benzer tepkileri boşa çıkaracak müthiş bir performans sergileyerek, kısa sürede aleyhine söylenen ya da söylenecek tüm önyargıları gidererek dost-düşman herkesin takdirini kazandı...

Öyle ki çalışkanlığı ve görev aşkı belediye içinde konuşulmaya başlanınca sıkıntılı bir süreç yaşandı; geri plana alınıp işlevsiz bırakıldı...

Onunla benzer özellikler taşıyan ve Adapazarı Belediyesi’nin en kritik birimlerine tayin edilen, bu halleriyle sevilen, sayılan daire müdürleri olarak Mehmet Ali Bolu, İbrahim Ertiryaki ve TSK’dan “hanımı başörtülü olduğu için” dışlanan Arif Çelenk ile birlikte pasif görevlere yönlendirildiler…

Belediye başkanı ile ihtilafa düştüğüm konuların başında gelirdi bu sevimsiz uygulamalar…

Denilir ki “Sizin şer bildiğinizde hayırlar vardır da haberiniz olmaz.”

İşte öyle bir süreç yaşandı bundan sonra…

Sonra ne oldu…

Süleyman Dişli, Adapazarı belediye başkanı oldu…

Mehmet Ali Bolu Zirai Donatım Fabrikası genel müdürü; İbrahim Ertiryaki TÜVASAŞ’a genel müdür; Arif Çelenk ise önce Adapazarı, sonra Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi oldu...

Bizim değerlerini bilmeyip hizmet dışı eylediğimiz bu nitelikli, çalışkan ve dürüst insanlar adeta kapışıldı ve çok daha önemli makam ve mevkilerde devam ettiler hizmete…

Süleyman Dişli, Adapazarı Belediye Başkanı olarak kısa sürede nitelikli ve işinin ehli bir kadro oluşturdu belediyede…

Hal böyle olunca başı rahata erdi...
Kendine zaman ayırmaya başladı…

Sağlık sorunu yaşadığı sıkıntılı dönemler oldu…

Bu durum onu sağlık açısından farklı bir yol izler hale getirdi…

Sporla tanıştı…

Yüzme, öncelikli tercihi oldu…

Yürüyüş girdi hayatına, sırım gibi oldu…

Müziği, özellikle de Türk sanat musikisinin verdiği sinerjiyi daha da zenginleştirecek programlar izler oldu...

Baktı yararı çok, eşe-dosta, personeline yüzme başta olmak üzere tüm sanatsal ve bedensel yönleriyle ve de yaşam adına spor yapmayı öğütler oldu...

Belediye başkanlığına yeniden aday olur mu bilmem…

Ama bildiğim bir şey var ki, o da “Mekece imamının” sadece sosyal hizmetler müdürü değil; belediye başkanı, sporcu ve sosyal yönü kuvvetli bir siyasetçi de olabildiğidir…