Bilirim ki Adapazarı, hemen her 25-30 yılda bir büyük deprem yaşamasına rağmen göç alan önemli bir cazibe merkezidir…
Hal böyle olunca bir zamanlar toprağında ekilen her nimete rastlanan bu şehir, ne yazık ki günümüzde bu özelliğinden hızla uzaklaşmaya başladı…
Zira dağ, taş, ova, bayır konutlaşmaya açıldı…
Merkez bu açıdan işba haline geldi…
Bugün de aynı minval üzerine yol alınıyor, yeni yeni inşaatçılardan geçilmiyor şehir…
O güzelim, o bereketli topraklar yerleşime açılırken, bu şehrin deprem kuşağında olduğu gerçeği giderek unutulmaya başlandı…
Büyük üzüntülere yol açan acılarla gelen son büyük depremin üzerinden geçse de aylar, yıllar bir yeni felaketin sinsice yaklaşmakta olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz elbette…
Bu şehir adına en büyük talihsizlik diyeceğimiz böyle bir kaderin ve coğrafyanın üzerinde oturuyoruz…
Eğer önceki büyük acılar bir kez daha yaşanmasın isteniyorsa, asla ihmale gelmeyen önlemleri eksiksiz olarak almak zorundayız…
İnsanoğlu ne yazık ki geçmişi çabuk unutuyor, yılların unutkanlığına teslim oluyor, yaşanan o büyük acıların izlerini siliyor ve geçen yılların ardından gelmesi kaçınılmaz depreme hazırlıksız yakalanıyor, hemen her defasında…
1943, 1967 ve nihayet 1999 depreminde böyle olmadı mı!
Bu defa böyle olsun istenmiyorsa, yaklaşan sinsi felaketin üstesinden gelecek tedbirleri almalı, uyarılara kulak verip yasalara saygılı olmayı bilmelidir…
Aksi halde daha önce ödediği ağır faturanın çok daha fazlasını betonlaşmanın alıp başını gittiği günümüzde ödemeye hazır olmalıdır…
Zaman zaman bu konuyu gündeme taşımam, Küçük Osman Sokak’taki evimizin yanında mevcut iki katlı ahşap binanın enkazından çekip çıkardığım komşumuz Fatma teyzenin yürek yakan halini hiç unutmayıp hatırlamamdan kaynaklanıyor…
Deprem kuşağı üzerinde olan Japonya’da bilim adamlarının “deprem öldürmez bina öldürür” şeklindeki çarpıcı ve örnek alınması gereken uyarılarına göre hareket etmek, yani atalarımızın dediği gibi merkebi sağlam kazığa bağlayıp gerisini Mevla’ya bırakmak zorundayız…
Evet…
Bu konuda mevcut yasaları zorlayıp farklı ve haksız kazanımlar edinenler “kazanan” değil, “kaybedenler” sınıfına girer ancak…
Alınması ve asla ertelenmemesi gereken önlemleri alıp geleceğe emin adımlarla yürümek, bu konuda söylenecek son sözümüz olacaktır…
Periyodik aralıklarla üç büyük deprem yaşamış olan bu ilin deprem tecrübesi, binlerce can ve milyonlarca liralık mal kaybından kaynaklıdır, hiç kuşkusuz…
O halde muhtemel bir depremi en az zayiatla atlatabilmek için yapılacak iş, alınacak önlemler bellidir…
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok…
Öyleyse gelin şartları zorlamayıp “oyunu kuralına göre” oynayalım…
Bu duygu ve düşüncelerle, halkımıza sağlıklı bir gelecek adına kolaylıklar dileğiyle “Peygamber çiçekleri” gönderelim istedik bugün de…