Refah Partisi’nin kapatılmasına yönelik tartışmaların yapıldığı ilginç bir söyleşide dinlemiştim, emekli albayın bu konuya yönelik şu ilginç sözlerini, 1990’lı yıllarda;
“Dindar kesimin bizce bilinen bir çarpıcı özelliği vardır…
İleri gittikleri ya da ülke yönetimine talip oldukları dönemlerde laiklik karşıtı eylemleri nedeniyle kapatılma kararına varıldığı anda, toplu olarak buna itiraz etseler ve çağırsalar taraftarlarını, meydanlara işimiz çok ama çok zorlaşır…
İşte bu endişe bizi çok sağlam adımlar atmaya götürür…
Aksi halde ne darbede başarı sağlanır ne de bu zihniyetteki akımların önü alınır…
Biz böyle durumlarda başarıyı, dindar kesimin ilk andaki eylemlerine bakıp tayin ederiz…
Ayağa kalkıp topluca direnmeleri bizim için hep korkulu rüya olmuştur.
Ama her defasında ‘evinize dönün’ denildiğinde arkaya bakmadan giderler.
Onun için böyle durumlarda ilk tepkimiz çok sert olur. Aksi halde işimiz aksar. Bugüne kadar hep böyle olmuştur ve darbelerde hep başarı sağlanmıştır.”
İşte bu sözler geldi aklıma, 15 Temmuz gecesi Çark’taki askeriye önünde tankların üstüne çıkan halkı görünce…
Ama bu defa öyle olmadı…
Albayın düşüncelerinin tersine bir tablo çıkınca ortaya korktukları başlarına geldi…
15 Temmuz “darbeci zihniyetin yıkıldığı” tarihi bir gece olarak geçti ülkenin tarihine…
Zira artık en ufacık bir baskı ya da dayatmayla evlerinin yolunu tutan halk yerine, göğsünde bu defa yenilmesi mümkün olmayan bir iman ile bir kere değil, iki kez tankın altına yatan bir direniş çıktı karşılarına…
İnsanlık tarihi belki de ilk defa böyle bir cesaret ve kahramanlık örneğiyle karşılaşıyordu…
Darbeciler yaktıkları can, yıktıkları ocaklar bir yana, kaldırıp ellerini teslim olup çekildiler meydandan ve bir köklü darbe anlayışının yıkılışına tanık oldu sadece ülkemiz değil, tüm insanlık o gece…
Bu öyle sıradan değil, sıra dışı soylu bir davranış ki bir eşine bugüne değin rastlanılmış değil…
Bu nedenle ve bundan böyle darbe teşebbüsüne kalkanların ödeyecekleri bedel, biline ki son derece ağır olacaktır!
Artık bir daha bu ülkede darbelere geçit yok.
Halkımızın, beklenmeyen ancak bir anda ateşlenen “ülkesini sahiplenme” anlayışı karşısında, 1960’ta başlayıp her 10 yılda bir, adeta kader haline gelen darbeler dönemi, adeta bozguna uğrayarak yıkıldı gitti…
Dilerim, bir daha gelmeyecek şekilde ülkenin gündeminden kalkar…
15 Temmuz işte bu nedenle; ülke tarihinde karanlık dönemlerin sona erdiği, millet dayanışma ve direncinin ayağa kalktığı ve de yenilmesi mümkün olmayan bir soylu direnişin adıdır…
Böyle muhteşem bir finalin galibi olan halkımızın inanılması zor tepkisi, sahiplenme duygusu ile birleşip karanlık darbeler dönemi ile kesintiye uğrayan halkın iradesinden ve gücünden gayri hiçbir anlayışın geçerli olmayacağını gösteriyor olması, darbeci zihniyetlere verilmiş önemli bir ders olacaktır…
O gece yaşanan her olayı yakından takip eden halkımızın, aradan iki yıl geçmesine rağmen o günü tekrar yaşaması, ülkenin tarihine altın harflerle yazılacaktır, hiç kuşkusuz…
Vatanı uğruna kanları ve canlarıyla mücadele edip, bu müthiş zaferi ülkesine armağan eden şehitlerimize yüce Mevla’dan rahmet dilerken; gazilerimize sağlık, huzur ve başarı dileğiyle Bizim Bahçe’den “Peygamber çiçekleri” gitsin istedik demet demet…