Televizyonum yok.
Haberleri i.net haber sitelerinden takip ediyorum.
Televizyonların ekranlara taşıdığı, hiçbir ölçü tanımayan, en vahim sahneleri bile sansürlemeden veren, acıları artıran, insanın kimyasını bozan, HER TÜRLÜ BATILI GÖRÜNTÜLEYEN VE SAF ZİHİNLERİ İDLAL EDEN, yaygaracı, tahrik ve taciz edici, KAVGA VE SITRES ÜRETEN, her türlü konuşma ve görüntüyü seyretmekten artık usandım.
Kimyam bozuldu.
Bu nedenle uzun zamandır televizyonu kaldırdım.
Haberleri i. Net sitelerinden okuyor, kazan kaynatan canlı görüntü ve tartışmalardan bir nebze kurtuluyor, sadece yazı olarak okuyup geçiyorum.
Sadece ciğerlerimizi değil, bir bütün olarak bedenimizi de ateşe veren yangınlardan itibaren, çoğu kez yazı başlığını da okuyup geçiyor, açıklama ve ayrıntısına bile bakamaz oldum.
Başlıkta olumlu bir işaret varsa, o zaman devamını okuyor, yanan ciğerlerimizin resim ve yazılarına bile tahammül edemiyorum.
Üçüncü çeyrekte olan yaşımız nedeniyle, dahilde ve hariçte çok acılı olayları gördük, yaşadık, izledik.
Koca bir ömür hep yangın ve acılarla geçti.
Hep ağladık, hiç gülemedik.
Hiç sönmeyen Filistin yangınını, Afganistan, Çeçenistan, Bosna, D. Türkistan, Irak, Suriye, Yemen, Sudan, Somali, Mali, Uganda, ve neredeyse Afrika’nın ekseriyeti, Arakan, Keşmir, Eritre, Moro, Kırım, Mısır, Cezayir, Lübnan, Libya, Kıbrıs, Batı Tırakya, Balkanlar ve Kafkaslar ve hiç ateşi sönmeyen Anadolu yangınlarını hep yaşadık.
Şimdi de bir bütün olarak VATAN YANIYOR..
Tabiat yanıyor….
TOPRAK ANA yanıyor..
Ciğerlerimiz ormanlar yanıyor…
Canlı ve cansız ne varsa yanıyor.
Ciğerlerimiz iki türlü yanıyor!
Bütün bir vatana ve 84 milyona ciğer olan ormanlar yanarken,
Onun acısıyla beden de taşıdığımız ciğerlerimiz de alev alev yanıyor.
İnsanlar yanıyor, insanlık yanıyor…
Topyekün yanıyoruz!
Yıllardan beri yandık, yanmaya devam ediyoruz.
Ve aklıma üstad M.Akif’in şu dizeleri geliyor:
“Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!”
----------
“Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın.”
Ve isyan değil bu, acıların feryadı!
Bütün bir kainatın sahibine müracaat!
İltica!
Ve rahmetli A.Karakoç’un şu dizeleri de:
“Yanan hep sen oldun, yakılan sensin.
Ruhuna çiviler çakılan sensin
Şekilden şekile sokulan sensin
Oy güzel vatanım, oy Anadolu...”
Feryadımıza ses oldu.
Ormanlarımıza kastedenler yansın!
Azmettiren eller yansın!
Ateşi tutuşturan maşa eller yansın!
Kastı, ihmali olanlar, savsaklayanlar, umursamayanlar, tedbiri almayanlar, hepsi, yangının yakma ve yayılma sebebi olanlar yansın.
Aynı ateşte yanıp tutuşsunlar, kavrulup kömür olsunlar!
Aynı acıyı yaşasınlar!
Sönsün artık yangınlar.
Son ciğer parçası da yok olmadan!
Kurak, çorak ve sıcak bir coğrafya da yaşıyor, yangınlarla her zaman yüzleşeceğimiz belli.
Ona göre hazırlıklı olmak, alınabilecek tedbirleri almak, gerekli alet, edevat ve teçhizatı hazır bulundurmak bir başka sorumluluğumuz.
İlgili kurum ve kuruluşlar ve topyekün devlet ve millet olarak.
İhmale gelmez!
İDAM CEZASINI SAVUNANLARDANIM.
Kasten can alanlar, zorla tecavüz edenler, vatana ihanet edenlerin;
Bağımsız ve adil mahkemelerde yargılanmayla, idam edilmesini hep savundum
Şimdi bir ilave daha yapıyor ve “Ormanları yani ciğerlerimizi Yakanların da” idama dahil edilmesini talep ediyoruz.
Ne duruyorsunuz!
HALA İDAM CEZASI MECLİSE GELMEDİ?
Yeterli çoğunluğunuz ve gücünüz varken!
"Meclisten geçsin ve bana gelsin, imzalarım" demişken!