İbadete kapanışı sırasında yani 1930’lu yılların ortalarına doğru zamanın ruhuna uygun hareket edildiği görüşü ile günümüze dek ibadete kapanıp müze haline getirilen Ayasofya’nın esareti ve boynu bükük hali özellikle son çeyrek asırda ülkenin ve İslam aleminin dikkatini çekmiş, mahkumiyetin fişini kimin çekeceği hep soru işareti olarak uzayıp günümüze kadar gelmiştir…
Düne kadar “Elinde yetkin var, ne duruyorsun, açsana” deyip bu hayati konuya farklı açıdan bakan siyaset tacirleri buna cesaret edilemeyeceği görüşünden hareketle sözde iyimser bir yaklaşım içerisinde olduklarını gösterir bir tavır sergilediler…
Böylece Ayasofya’nın aslına rücu etmesini istercesine bir hava oluşturdular…
Onlar böyle düşünür ve içlerindeki gizli ajandayı net bir şekilde ortaya koymazken, devlet; ülkede yıllardır süregelen gölge iktidarlar yerine muktedir ve güçlü bir otoritenin yolunu açan bir dizi değişikliklere gitti…
Devlet çarkının yönünü, rengini ve ahengini değiştiren ve bunu halk iradesinden kaynaklanan bir güce dayandıran mevcut iktidar döneminde siyasi otoritenin elini güçlendiren köklü değişikliklerle muktedir olabilen bir yapı oluşturuldu ve ülkenin önü açıldı…
İbadete açılması için devlete kısa zaman öncesinde cesaret verenlerin kalkıp aleyhte sözlerle şimdi suyu bulandırmaya kalkmalarına anlam vermek mümkün mü!
Bütün bunlar ülkenin önünü tıkayan bürokratik yapılaşmadan kurtulmanın getirdiği moral motivasyon ile gerçekleştirilen ve bu devlete, millete yakışır bir anlayışın öncüsü olarak özlenen, beklenen bir büyük uyanışın ayak sesleri değilse nedir!
Deyin de bileyim!
Yalnızca ülkemizde değil tüm İslam aleminde ve Akdeniz’de gözü olan ülkelerde de heyecan uyandıran, olumlu olumsuz tepkiye yol açan bu büyük dirilişin sonunda hiç kuşkusuz gülen başta Türkiye olmak üzere tüm İslam alemi olacaktır…
Bu doğrultuda Hak yolunu tercih edip yönünü bu istikamete çeviren devletimiz ve kahraman ordumuzun bahtı ve yolu açık olsun diyerek Bizim Bahçe’den “peygamber çiçekleri” gönderelim istedik…