Bu seçimin önceki seçimlerde olduğu gibi kazananı Erdoğan olacaktır.
Maalesef Ak Partililerin, çok azının dışında kazanabileceği bir kadrosu kalmadı.
Keşke bilmeseydik, duymasaydık demek isterdim ama çok şey duyuyor ve biliyoruz.
Belediye odalarından adliye koridorlarına, kimi nereye, hangi partiliye yer açalım hesaplarından, Ankara’dan halledilen basit dava dosyalarına, ihale kardeşliğinden parsel muhabbetlerine; daha neler neler…
Milletin bunca yıllık güven ve desteğine rağmen halen bunların biliniyor ve konuşuluyor olması ve de üstüne üstlük ehliyetsiz ve zihniyetsiz kimi kadroların yerinde durması inanılır gibi değil gerçekten!
Kalkıp da yolları, köprüleri, hanları, hamamları konuşacak değiliz; onlar zaruretti yapıldı.
İşin hakikat kısmı hakkaniyet, adalet, ehliyet olmalıydı.
Bunu da söylediğimizde “Birçok adliye sarayı var, yeni ceza evleri var, yemyeşil belediyelerimiz var” gibi vitrin süslemesi şatafatlı sözleri işittik hep.
Erdoğan’ın “Ciddi manada yenilenin, adamlardan, zihniyetinize kadar” manifestosuna karşın “kim var bizimkilerden” arayışına giren teşkilatlar yine kaybeden olacaktır.
Ve bu seçim usulü muhtarlık seçimi gibi partinin değil adayın seçildiği bir uygulamaya dönene kadar insanlarımız huzurlu olmayacaktır.
Çünkü ehliyetli, sadık, ihlaslı olmayan birinin sırf partisi kazandı diye bölgeme başkan olmasının adil bir yanı yoktur.
Ve maalesef dünyaya sözü geçen Erdoğan’ın teşkilat ağalarının bölgelerinde müteahhit, hakim, asker, polis, avukat, savcı, banka vb. gibi hareket etmelerine elinin yetişemediğini görerek üzülüyoruz.
Elmas çamurun ortasında da elmastır, her şeye rağmen bu durumları düzeltebilecek iradeye sahip olmasına olan inanç Erdoğan’ın bu seçimden de galip çıkmasını sağlayacaktır.
Arzu ederdik ki her bölgede rozetlilerin adaletlerine, tarafsızlıklarına güvenelim; elbette zor!
Zaten bu zamanın en büyük özelliği nice azların nice çoklara galebe gelecek olmasıdır.
En azından gelecek olan yeni kadroların adama değil davalarına sadık olmalarını beklemekten ve dua etmekten başka seçenek yok.
Bu arada seçim havasının sakinliğinden, insanların bunalmışlığından, nasıl olsa değişmeyecek ümitsizliğinde olanlarımız olduğu dile getiriliyor.
Bence olay böyle değil.
Dikkat edin, sakinlik fırtınanın, dalganın, düşmanın, pusunun da habercisidir.
Bir kere şunu unutmayın Türkiye’de muhtarlık seçimi bile olsa dünyanın gözü buradadır.
Yerel seçimler Erdoğan’ın milletin gözündeki güveninin test edileceği önemli bir seçimdir.
Tüm Batı dört gözle bunu tersine çevirmeye çalışmaktadır fakat bu sefer bunu kışkırtarak değil.
Çünkü Erdoğan’ı sıkıştırdıklarında milletin ona daha da sahip çıktığını anlayacak kadar kaybetmiş Batı, bu sefer savaşını ufak gözüken, içeriden kaynaklı gözüken silahlarla denemeye çalışıyor.
Sebze meyve, tank top, gösteri yürüyüş gibi içten gözüken, millete bıçak kemiğe dayandı izlenimi verdirip kontrolsüz hareket edilmesini sağlayan bir yöntem takip ediliyor.
Yok efendim devlet pazarcılık yapıyormuş falan!
Daha düne kadar devlet bu işe el atsın diyenler, ekmek kuyrukları gitti meyve kuyrukları geldi algısı ile halkı kontrolsüzlüğe itmeye çalışıyorlar ve bunu içeriden yaptırıyorlar.
Bugün tank, top, soğan; yarın balık, yumurta, ekmek, tavuk derken sessiz sessiz damarlara basılıyor.
Kimsenin uyuduğu yok!
Dışarıdan bitirilemeyen Türkiye’nin ufak meselelerle enerjisi dağıtılmaya çalışılıyor o kadar.
Unutmayın bir orman için küçük bir kibrit yeter.
Kimse kibrit olmaya kalkmasın, zira kıvılcım çıkıp orman yandı mı içindeki herkes yanar.
Aynı zamanda bu sessizlik artık bir seviye artışıdır.
Militanvari taraftar, holigan havasında kavgalı, düşmanca geçen seçim havalarını hatırlayın.
Artık Avrupai saiklerle “Sandıkta oyumu atar işime bakarım” diyor insanımız.
İsrafın, enerjinin, militanlığın artık sükûnet, akıl, vicdan ile yer değiştirdiği anlamına geliyor.
Yani Engin’cim kavgalı, gürültülü, magazini bol siyasi gazetecilik haberlerinin devri artık geçti canım kardeşim!