Son aylarda neredeyse her gün bir kadın cinayeti ile yatar kalkar oldu ülkemiz…
Son derece üzücü ve bu toplumun moral değerleri ile ters düşen üzücü cinayetlerin kökünün kurutulması için kimleri eğitimi, kimileri cezaları, bazıları da idamı işaret ediyor...
Sorun içinden çıkılmaz bir hale geldiğine göre, kadın cinayetlerinin ileri sürülen önerilerin biri ya da ikisi yeterli değil; her üçünün aynı anda devreye girmesiyle önlenmesi mümkün olabilecektir görüşü baskın…
Bu durum bir büyük ayıp olarak sıcaklığını korurken ülkenin gündeminde, sağlıklı bir yaşamdan bahsetmek hiç de kolay olmaz…
Gazetelerin üçüncü sayfaları yanında televizyon ve sanal medyaya taşınan haberlerle insanlarımızın morali, duygusu, yaşam arzusu önemli ölçülerde yara almayı sürdürüyor…
Hal böyle iken yukarıda sayılan şartlar açısından henüz bir somut adım atılmayışı kadınlarımızı ümitsizlik, güvensizlik ve korumasızlık gibi bir büyük çöküşün içine atıyor…
Toplumu sağlıklı bir geleceğe taşıyan güçlü çocuklar doğuran, bu haliyle Mevla’nın övgüsüne layık anaların acımasızca katledilişine bilmem daha ne kadar tahammül edilebilecek…
Kısa aralıklarla gündeme almak zorunda kaldığımız bu menfur olayların sona ermesi için daha ne kadar beklenecek…
Giderek zorlaşan ve tüm dünyayı sarıp sarmalayan olayların bir an önce sora ermesi adına atılacak her adıma, bugün dünden çok daha fazla ihtiyaç var…
Sorunun kökenine inip bu vahşeti durdurmak uygar dünyanın önde gelen işi olmalıdır…
Ailesi için her fedakarlığa açık yüreklere sahip kadınlarımızın gözyaşlarını durduracak, toplumda huzuru, güveni, sevgiyi yeşertecek güçlü adımlar atılmasının zamanı geldi de geçiyor…
Bilinir ki ailenin dağılışı, bir toplumun akıbeti adına en önemli ipuçlarını verir…
Ünlü düşünürlere göre öğretmenden bile daha eğitici olduğu belirtilen anaların korunması, kollanması ve dahi bir çiçek gibi koklanması için toplumun her kesiminde sitem, tepki, eylem, şikayet sesleri gündemdeki yerini korumalıdır…
Ancak o halde o üç önemli beklenti kağıt üzerinde kalmaktan kurtulup gerçekleşebilir…