Bu ilde muhalif olma adına yazar-çizer kim varsa bilinen ya da bilinmeyen ne hikmetse çıkarılır göklere, hak etmediği ödüller verilir, kostümler giydirilir…
Buna karşın sürekli takip ettiğim ve “halk ozanı” diyebileceğimiz, bağrımızdan çıkan, tanıdık-tanımadık duygu yüklü eserler gündeme getiren “Aşık Çepni” mahlaslı Yusuf Mısırlıoğlu gibi okudukça insanı içine çeken, yüreği güzel, düşüncesi özel insanlar da vardır da haberimiz olmaz ne yazık ki çoğu zaman…
Bunlar arasından sıyrılan ve zaman zaman bu sütunlarda eserlerine yer verdiğim ancak hala kıymeti bilinmeyen Yusuf Mısırlıoğlu’ndan söz etmek istiyorum…
Aşık Çepni imzasıyla birbirinden anlamlı ve de güzel şiirleriyle ödüller verilmesi gereken yetenekli, şair ruhlu olduğu kadar tevazuu da elden bırakmayan bir gönül ehlidir Mısırlıoğlu…
Çepni deyince akla, bir de ilkokuldan sonra tahsil yapma imkanı bulamayan ancak okumadığı klasik eser kalmayıp kendini yetiştiren “Sandalyeci” Ekrem Çepni gelir, benzer söyleşileriyle bende derin izler bırakan…
Dilerim ikisine de sağlık dolu yıllar…
Yusuf Mısırlıoğlu son şiirini “Şair sandım kendimi” şeklinde, son derece mütevazi bir başlık altında yazmış…
Oysa o bu sıfatı çoktan hak etmiş olmalı…
Der ki son şiirinde;
Bir kara kalem alıp beyaz kağıt üstüne
Üç satır yazma ile şair sandım kendimi
Bir kenara bırakıp kendi kusurlarımı
Düzene kızma ile şair sandım kendimi
Yükleyip tüm günahı felek denen zalime
Feryat ettim dağlara ağıt yaktım halime
Dalıp mal-ü hülyaya bakmadan vebalime
Sitemler dizme ile şair sandım kendimi
Sevda üstüne sevda, derde dert ekleyerek
Acı çekmek nasibim, kaderim bu diyerek
Acizliğin suçunu Türkçe’ye yükleyerek
Dilimi bozma ile şair sandım kendimi.
Çepni meftun gözünün kömür karalarına
Sıkıştırdım kalbimi satır aralarına
Kör bıçakla dokunup gönül yaralarına
Cananı üzme ile şair sandım kendimi
Böylesi duygulu kalemlerin çoğalması adına Aşık Çepni’ye bir kez daha Bizim Bahçe’den “Siyah, beyaz, sarı, kırmızı güller” gönderelim istedik…