Bizim medya dünyasının usta ismi Güngörzade Cevdet efendi duymuş Bodrum’a gideceğimizi…

Mesaj atmış; “3 puanı almadan dönmeyin” diye…

Eski Beşiktaşlı yol arkadaşım Hasan Kılıç ile birlikte giderken bu turizm cennetine, bir sorumluluk yüklemişti sanki 3 puanın kazanılması adına…

Bodrum’da inanılması güç yatırım, plan ve projeleriyle destansı bir hava yakalayan Sakaryaspor’un eski genel kaptanı Yüksel Çağlar’ın ofisi oldu ilk durağımız, iki gün boyunca birlikte olduk…

Bizimle beraber taraftarlar da akın etmişti maç için Bodrum’a…

Ligin ortalarında olmasına rağmen güçlü bir ekip izlenimi veren Bodrumspor ile yapılacak maç, istikrarlı yürüyüşüne ısrarla devam eden Sakaryaspor için zor geçebilir endişesi vardı işin başlangıcında…

Böyle bir havayla gittik Bodrum’a…

Bizi karşılayanlar arasında Bodrumspor’un genel kaptanı Burak Güvercin, maçın zor geçeceğini ama kazananın kendileri olacağını söyleyince, düşmüştü içimize bir kurt…

Önce maçı bıraktık bir kenara, Bodrum’u konuştuk uzun süre…

En son 30 yıl önce gittiğimi hatırladım Bodrum’a…

O zamanlar çil çil bir sahil kasabası idi, küçücük Bodrum…

Şimdi ise yeşilliğin içerisinde ak güvercin gibi kafalarını uzatan iki katlı beyaz konutların, dağları-tepeleri kapladığını gördüm….

Müthiş bir turizm potansiyeli oluşmuş…

Böyle anlattı şahit olduğumuz Bodrum’un bugününü dostlar bize…

Maçtan bir gün önce Amigo Ersin aradı…

Takımın Bitez’de kaldığını söyledi…

Sakaryaspor’un eski kalecisi, milli futbolcu Engin İpekoğlu’nun çalıştırdığı Bodrumspor bu maçın kazanılacağına öyle inanmış ki, bizi de bu hava içerisinde karşıladılar, maç öncesi…

Zira onlar da play off iddiası olan bir takım…

Yüksel Çağlar’ın ofisinde Fenerbahçe eski Başkanı Aziz Yıldırım’ın kardeşi Acar Yıldırım ile birlikte maçı konuşuyoruz…

O da maçın ortada olduğunu söylüyordu…

Ve nihayet maç saati geldiğinde ve de stada vardığımızda, ilk karşılayan Bodrumspor teknik direktörü Engin İpekoğlu oldu…

Sarmaş dolaş olduk eski dostumuzla…

Mutat olduğu üzere, başarı dileyip bizi basın tribünü yerine dip tribününde ağırlayan genel kaptan Burak Güvercin ile birlikte yerimizi aldık…

Sakaryasporlu taraftarlara küçük bir yer ayrılmıştı…

Burak ile birlikte sahaya girdik ve bitişik tribününe de Sakaryasporlu taraftarların alınmasına yardımcı oldu…

Ve maç başladı…

Sakaryaspor önce rakibini tarttı, ağırlığını öğrendi ve maça olanca gücüyle asılmaya başladı…

Hasan Kılıç eski bir futbolcu…

Ve altı yıldır ilk defa Sakaryaspor’u izledi…

İki takım arasındaki kalite farkını ilk önce o tespit etti…

Dedi ki; “Abi endişe etme, bu takım çok klas, hepsi birbirinden yetenekli futbolcular, maçı kolay alacağını söyleyebilirim rahatlıkla.”

Bu sözler benim de içimi rahatlatmıştı…

Ve nitekim sağlı-sollu ataklarla peş peşe üç gol birden gelince, öylesine keyiflendik ki, bu mutluluğu yansıtmamak için olağanüstü çaba gösterdik tribünde…

Zira sağımız solumuz, özellikle hanım seyircilerin çok olduğu bir yerde oturmamız dolayısıyla onları üzecek bir taşkınlıktan kaçındık Hasan Kılıç ile birlikte…

Ama Sakaryaspor’un bununla yetinmeyip daha farklı bir skor elde etmek için tecrübeli ve klas ayaklarıyla Zahit Fındık, Dilaver ve maçın usta ismi Ferhat Yazgan orta sahada her zaman olduğu gibi Serkan ve Oğuz da Ferhat’a katılınca, maçın, oyunun ve gollerin hakimi yeşil siyahlılar oldu…

Bilhassa hava toplarındaki inanılmaz üstünlüğüyle rakip savunmayı dağıtan Berk İsmail maçın ve oyunun kaderini tayinde büyük rol oynadı her zaman olduğu gibi, yoruluncaya kadar…

Artık tribünler de maçın kazanılacağı şeklindeki başlangıçtaki ümitlerini yitirmiş, Tatangalar’ı alkışlamaya başlamıştı…

Bu arada bizi üzen bir gelişme oldu…

Engin İpekoğlu’na yapılan çirkin tezahürat kısa sürede kesildi, biz de rahatlamış olduk…

Sakaryaspor’da kötü oyuncuya rastlamak mümkün değildi…

Kalecisinden sol açığına kadar, 11 ve sonradan giren oyuncular da dahil takım, ikinci lig değil birinci lig takımını andırır bir performansla oyuna ağırlığını koydu…

Yenilen iki gol, bir anlık rahatlama ve gevşekliğin ürünü oldu…

İşin ciddiyetini kavrayan Sakaryaspor maçı daha da farklı skorla kazanabilecek hatta iddialı bir söz olacak ama bir o kadar daha gol atabilecek bir oyun sergiledi, sentetik sahada…

Maçtan sonra soyunma odasına girdim…

Çocuklara şunu söyledim;

“İnanın eski bir futbolcu olarak ligin başındaki o güven vermeyen takımı izledikten sonra, ‘bu takım şampiyon olmak bir yana kümede kalırsa en büyük başarı olur’ görüşünü bu derece boşa çıkaran bir performans sergilediğiniz için sizleri kutluyorum.
Hepiniz olağanüstü başarılı ve top ayağına yakışan gençlersiniz…

Bundan sonra da Allah sizlerin yolunu açık etsin.”

Daha sonra İsmail Ertekin hoca ile birlikte olduk….

Kısa bir sohbette hocaya da aynı dilek ve temennilerde bulundum…

Ve geldiğimiz gibi, Bodrum’un genel kaptanı Burak ile birlikte stattan ayrıldık…
İşte böyle 5 gollü enfes bir futbol festivaline, kilometrelerce öteden gelip tanık olmanın mutluluğuyla stattan ayrılıp Bodrum’un gezilip görülmesi gereken yerlerini dolaşmayı takiben otelimize döndük…

Evet… Güngörzade Cevdet ile başladık söze, onla bitirelim istedim…

Dönüş sabahı aradı; “Abi ayağınız uğurlu geldi. Kutluyorum sizi; kazasız belasız şehre dönün” derken biz de dönüş yolunu yarılamıştık…

İşte böyle unutulmaz anıların kısa süreye sığdırıldığı bir seyahat sonrası, şehrimize mutlu bir şekilde döndük…

İstedim ki Bodrumlu dostlara “Begonviller”; 5 gollü futbol festivalini bizlere yaşatan yeşil siyahlı gençlere, takımlarını içerde dışarda yalnız bırakmayan Erkan Sezgin ile Cumhur Genç’e, taraftarlara ve de İsmail Ertekin hocaya “Yeşil siyah laleler” gitsin istedik Bizim Bahçe’den…