Çok fazla bilinen bir konu olmamasına rağmen, Eliphas Levi, şeytanın sembolü olarak Baphomet'i ters çevrilmiş pentagramın içinde simgeleyen ilk kişiydi. Nesta Webster, Eliphas Levi'nin sadece Tapınakçıların Baphomet'e tapmadıklarını, ama aynı zamanda onları izleyen bütün gizli örgütlerin de öyle yaptığı inancında olduğunu "Secret Societies and Subversive Movements"isimli eserinde şu şekilde açıklamıştı;

"Kabala'nın bilgisini tanımlayalım... ve Tapınakçılara zulmeden, büyücüleri yakan ve Masonları aforoz eden Kilise'nin büyük zaferi için, yüksek sesle söyleyelim; Okült bilimleri başlatanlar, bu korkunç sembole (Sabatik keçiyi) her zaman taptılar ve tapacaklar... Evet, derin bilgimizle, Tapınağın büyük üstatları Baphomet'e taptılar." [14]

Satanist bir grup olan Dokuz Melek Tarikatı’nın Baphomet için yaptığı tanım ise, onun güzel bir kadın olduğu ve elinde kesilmiş, sakallı bir erkek kafası tuttuğu şeklindedir.

Baphomet hakkında bilgiler veren bir diğer okültist de Aleister Crowley'di. Ordo Templi Orientis’in (O.T.O – Doğu Tapınak Tarikatı) İngiltere üstadı olarak bilinen Crowley bir özgür mason idi ve O.T.O üstatlığı döneminde Baphomet takma ismini kullanmıştır. Crowley Baphomet’i çocuk Horus olarak nitelemiştir ve yine Aslan-Yılan olarak tanımlamıştır. Crowley’de Baphomet’in erkek-kadın ikilemine katılmakta, hatta biseksüel olduğunu iddia etmekteydi (Crowley kendisi de biseksüel idi). Crowley’e göre Baphomet, ayinlerde yer alan cinsel birleşimin sonucu olan “Sihirli Çocuk”tu ve aynı zamanda kadın ve erkeğin dengeli zıtlığıydı. Fakat Crowley Baphomet’i bu zıtlığın da ilerisinde, şehvetin kendisi olarak anlatmıştır.[12]

Baphomet, keçinin üretken verimliliğiyle birleştirilen karanlık güçleri temsil eder.[13] Çelişkili bilgilerin sunulduğu Baphomet isminin kesin ve tek bir anlamı belirli olmamakla birlikte, “İdrakın Babası” ya da “Bilgeliğin Babası”, kabul gören karşılıklardandır.[16] Buna aynı zamanda "Günah Keçisi" de denilmiştir. Bu "Günah Keçisi" anlayışı veya kavramı da Tevrat'tan alınmıştır.[15]

Baphomet'in ileri sürülen fiziksel özellikleri, ya Maufe'ye (Kuzey Avrupa folkloruna ait bir cin), ya da eski kilise reliklerine bağlanabilir.[17] Ezoterik yazarlara göre bu cin, Hz. Süleyman'a yardım eden cinin ta kendisidir. Kuran'da ondan şöyle bahsedilir:

"Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanı başına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden Fakat kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir."[18]

Ian Wilson, "The Shroud of Turin" adlı eserinde de şöyle der: "Korkunç yüzü ve dağınık sakalları olan bir cin şeklinde tarif edildiğine bakılırsa, bu putun Asmodeus'u (tapınağın yapımında Süleyman'a yardım eden koruyucu cin) temsil ettiği söylenebilir. Rennes Le Chateau'da bulunan köy kilisesinin kapısında da Asmodeus'un bir heykeli mevcuttur." [19]

Baphomet'in kimliği hakkında bir başka ipucu da, Yuhanna İnciline göre, İsa'nın cenazesine baharat getiren Nicodemus'la ilgilidir. "Evangelum Nicodemi"de (Nicodemus İncili, 4. yüzyıl), İsa lehine tanıklık eden Yahudilerin yöneticisi olarak da adı geçer Nicodemus'un. Chretien'in Perceval isimli eserinin birinci devam extrapolation'unda Arimathea'lı Josephus'la Nicodemus'un beraberce İngiltere'ye kaçışları anlatılır ve şöyle der: [20]

"Nicodemus, çarmıhta acı çekerken gördüğü haline uygun olarak, İsa'yı temsil eden bir kafa heykeli yapmıştı. Eminim ki, bu heykelin yapımına Tanrı'nın eli de karışmıştı; çünkü, bu kafa asla bir insan tarafından yaratılmış olamazdı."[21]

Baphomet ve Paladistler

Paladistler, Paladiumdan, yani Palas Athena’nın, Truva’nın güvenliğini sağlayan heykelinden türetilmiştir. Paladistlerin bu heykele, diğer bir adıyla Baphomet'e saygı gösterdikleri ifade edilmiştir.[13]

Anlatılanlara göre Paladium, Eski Yunan ve Roma’da Pallas’ın bir putudur. O, Titanlar’dan veya devlerden biri ve Atinalıların bir kahramanı gibi düşünülmüştür. Yunanlılar Pallas’ı Athena, Romalılar da Minerva'yla özdeşleştirmişlerdir. Bu heykelin, Troy’un kurucusu Ilus tarafından yapılan bir duaya cevaben gökten inmiş olduğu farz edilmiştir. Heykel, Diomedes tarafından çalınıp da Troy’dan götürülünceye kadar Troy, Yunanlılar tarafından ele geçirilememiştir. Sonunda onun Roma’ya ulaştığı ve Vesta tapınağında saklandığı kabul edilmiştir. Paladistler’in işte bu heykele, diğer bir adıyla Baphomet’e saygı gösterdikleri ifade edilmiştir.[22] Şeytanı temsil ettiği söylenen ve satanik keçi suretinde gösterilen bu puta daha sonraki yıllarda satanistler tarafından saygı gösterilmiş [13]  ve aynı zamanda Baphomet’in amuleti, Şeytan’ın bir tılsımı olarak kabul edilmiştir.[22] Satanistler tarafından bir tılsım olarak kabul edilen ve keçi kafası ile sembolize edilen Baphomet sembolü, özellikle vaftiz edilen kimseler ve bazı Satanistler tarafından bir muska olarak da boyunlarına takılmaktadır.[23][15]

Templiers (Ordre Religieux, Tapınak Şövalyeleri) ve Baphomet

Templiers, Hıristiyan tarikatlarından İslam'ın tesirinde en çok kaldığı sayılan tarikattır. Bu dini-askeri tarikat, Kudüs'te kurulmuştur. Tarikatın kurucuları Fransız şövalyelerinden bir grup olup, gayeleri Filistin'deki Hıristiyan kutsal yerleri ile o yerleri ziyarete gelen Hıristiyanları Müslümanlara karşı savunmaktı. Tarikatın başında bir "Büyük usta" (Grand Maitre) bulunuyordu. Teşkilat, doğrudan doğruya Papa'ya bağlıydı. İ'emplierler, Haçlıların son muhkem yeri olan Akka'yı İslam orduları ele geçirince  Kıbrıs'a taşındılar. Ellerindeki zengin hazinelere sahip olmak isteyen birçok düşmanları türedi. Sapık inanışlara sahip oldukları iddiasıyla gizli ayinlerinde İsa Mesih'i inkar, haç üzerine, 3 defa tükürme, "Baphomet" adlı puta tapma ve çeşitli ahlaksızlıklar suçlamasıyla "Büyük ustaları", Kral Filip'in emriyle tutuklanıp engizisyon mahkemesinde sorguya çekildi ve 1310 yılında 54 kişi ile birlikte işkencelere maruz bırakıldı ve sonunda dinden sapma. iddiasıyla (heretique) diri diri ateşte yakıldı.[24]

13 Ekim 1307 Cuma tasfiyesinin ardından, işkence altında, Baphomet adındaki bir varlığı da kapsayan gizli törenler yaptıkları ve görünüşe göre onlarla konu an ve büyülü güçler veren sakallı bir erkek başının önünde secdelere kapandıkları gibi kapsamlı itiraflar kaydedildi.[16] Sorgudan geçirilen bazı tapınakçılar kendi aralarında yaptıkları törenler sırasında bir tür idole tapındıklarını itiraf etmişler, bunun ne olduğu ilk başta anlaşılmamış olsa da, sorgulamalar devam ettikçe tapınak şövalyelerinin açık açık şeytana taptıkları ortaya çıkmıştır. Tapınakçıların taptıkları put, daha sonra Şeytan Kilisesi'nin de sembolü olacak olan Baphomet adlı keçi başlı şeytanın sembolik figürüdür. Peter Underwood tarafından yazılan "Ökült ve Doğaüstü"sözlüğünde Baphomet terimi şu şekilde açıklanmaktadır:

"Baphomet, tapınak şövalyelerinin tapındığı tanrıydı ve kara büyüde kötülüklerin kaynağı ve yaratıcısıydı; Sabbath cadılarının satanik keçisiydi..."

Tapınakçıların hemen hepsi, sorgu sırasında Baphomet'ten bahsetmiş ve ona taptıklarını itiraf etmişlerdir.[25] Bu itirafların baskı altında edilmiş olması da muhtemeldir.[26] Bu putu, uzun bir sakal ve parlak gözlere sahip korkutucu bir insan başı olarak tarif etmişler, bunun yanı sıra kedi ve kurukafa putlarından da bahsetmişlerdir. Ortak görüş ise bu putların genel olarak şeytan ve şeytana tapınmayı temsil ettiği yönündedir. Tapınak şövalyelerinin taptıkları Baphomet isimli şeytan, o tarihten bugüne kadar şeytana tapmanın sembolü haline gelmiştir. Günümüze Baphomet ile ilgili en ayrıntılı bilgi ise 19. yüzyılın önemli okülist ve kabbalistlerinden olan Eliphas Levi' den gelmiştir. Levi, Baphomet ile ilgili yaptığı çizim ve tasvirlerde onu genelde iki suratlı, insan vücudunun üstünde bir keçi kafasıyla ve kanatlarla göstermiştir. Baphomet'in insan vücudunun üst kısmı bir kadına, altıysa bir erkeğe aittir. Bütün bu itiraflar ve ortaya çıkan gerçekler sonucunda Tapınakçıların çoğu hapse mahkum edilmiş, Tapınakçıların gerçek yüzü de daha açık bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır.[25]

Bazı şövalyeler, işkence altında yapılan sorgulama sırasında; kızıl, gri ya da kara renkli bir kedi şeklinde bir puta taptıklarını itiraf ettiler. Yaptıkları ayinlerde, bazı durumlarda, kedinin kuyruk altının öpülmesi de gerekliydi. Kimi zamanlarda da, bu kedi putu, yakılmış çocuklardan elde edilen yağla ovuluyordu. Tampliyeler, savaşta ölmüş kardeşlerinin cesaretlerinin kendilerine geçmesi amacıyla, yemeklerine ölmüş şövalyelerin küllerini serpiyorlardı.[27]

DEVAMI YARIN…