Sakaryaspor’un kurulduğu 1965, benim açımdan “sevinç ve üzüntülerin harman olduğu” bir yıldır…

Sevincim, ilk defa bir profesyonel takımda oynamaktan; üzüntüm ise üç maç sonrasında babamı kaybetmekten kaynaklanıyordu…

Geçen hafta sonu İstanbul’da idim...

Önce bir akraba düğününe katılmak, sonra Sakaryaspor’un Vefa Stadı’nda oynayacağı Karagümrük maçını izlemek, saniyen yaşadığım anıları tazelemekti muradım…

Böylece bir taşla birkaç kuş vurmuş olacaktım…

İstanbul’da önce tahsil, sonra futbol hayatıma yönelik hatıraları yaşadım nostaljik duygularla…

Yürüdüm, özlediğim o cadde ve sokaklarda…

Taksim’den Karagümrük’e kadar giderken adım adım, Vefa Stadı’nda meşin topla buluştuğum gün geldi canlandı hafızamda…

İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Futbol takımı için seçmeler yapılacaktı…

İlan okulun giriş kısmına asılmıştı…

Kramponlarımı alıp çıktım yola…

Vefa ve Galatasaraylı tanınmış futbolcu Abdülmetin ile iki profesör, seçici olarak sahanın kenarındaydı…

İki takım halinde oluşan ekip içerisinde bana da yer vermişlerdi, nereli olduğumu sorarak…

Oyun başladı, 15 dakika oldu olmadı…
Akademi takım kaptanı Abdülmetin ismimi bilmediğinden olacak, forma numarama bakıp “10 numara! Gel buraya” diye seslendi…

Öyle başladı Konya ve İzmir’de rakiplerimizin tozunu atan, zamanın en güçlü üniversite takımında yer almam…

Geçen hafta sonu işte o müthiş anıların yaşandığı statta oynandı Sakaryaspor-Karagümrük maçı…

Bu maçta taraftarımız müthişti, maçın kazanılmasında büyük rol oynadı...
Yeşil siyahlı ekibin 2 nefis golle üç puana ulaştığı maç sırasında taraftarlarımız, geçen haftaki yanlışlarından uzak, tam anlamıyla harika bir tezahürat ortaya koydu…

Baktım, başlarında Amigo Ersin ve diğer tribün liderleri vardı, her zaman olduğu gibi…

Onların bu hali beni yıllar öncesine götürdü…

O dönemlerde topraktı sahanın zemini…

Çok yük çektiği için halı saha olarak düzenlenmiş zemini şimdi…

Yine Vefa Stadı’nda, amigo yönüyle unutulmaz komik bir olay yaşadık, rakibimiz Sarıyer ile oynadığımız maç esnasında…

Daldım gittim, 1965 Eylül ayına…
Sanırım 3. ya da 4. maçımızdı…

Sarıyer ile oynayacaktık…

Vefa Stadı’nın kapalı tribününün yarısı taraftarlarımıza ayrılmıştı…

Maç başladı, 20. ya da 30. dakikalarda top taca çıkmıştı…

Oyuna sokmak için topu aldığımda elime, bir müthiş gürültü kopuverdi, kahkahalarla karışık…

Oyun durdu…

Herkes bizim tribünün önünde…

Sanki üzerine kar yağmışçasına bembeyaz bir adam haline dönüşmüş mübaşir Amigo Saadettin...

Karagümrük seyircisi, o zaman satılan bir tava yoğurdu bizim ilk amigomuz Saadettin’in kafasına geçirmiş meğer…

O da başlamış yoğurtları yalamaya…
Uzun sürdü kahkahalar…

Neden sonra maç başladı…

O çılgın ilk amigonun havasını hatırlatan, üç amigo bilirim…

Biri kabzımal Ahmet, diğeri Çarli ve nihayet son Amigo Ersin…

Onlar vefakar, cefakar tribün öncüleridir gözümde…

Bugün de zengin bir taraftar ordusuna sahip Sakaryaspor…
Liderleriyle amigolarıyla, zaman zaman da olsa keskin sirke misali, küpüne zarar da verseler, bilirim ki vazgeçilmezlerdir… Vefa Stadı’ndan mutlu ayrılmamıza önemli katkı sağladılar…

Altay maçında yaşanan olaylar, onlar ve takım adına olduğu kadar, bizim açımızdan da talihsizlik olsa gerek…

Taraftarlarımızın kendilerini kontrol edememekten kaynaklanan taşkınlıkları hem taraftara hem de takıma, telafisi zor sıkıntılar getirdi…

Neticede, taraftarlara şiddetle ihtiyaç duyulan bir haftada, önemli maçı seyircisiz oynanacak…

Böylece büyük güçten mahrum kalacak takım…

O halde sormak lazım “Kime yaradı o çılgınca sevinç!”

Karagümrük maçında her ne kadar bir önceki haftanın izlerini silecek bir taraftar zenginliğine tanık olsak da testi bir kere kırıldı ya!

İşte yıllar öncesinden günümüze taşınan ilginç anılar yaşandığım Vefa Stadı’ndan böyle mutlu ve keyifli ayrıldım bir kez daha…

Amigo Ersin’in, bu hafta il dışında olacağımdan izleyemeyeceğim maça, saha dışında da olsa yönelik hazırlıkları düştü telefonuma…

Onlara ve Sakaryaspor’a iyi şanslar diliyorum, yanlışlardan uzak ve sadece kendi takımlarıyla ilgili motive edici tavırlar içerisinde olsunlar yeter…

Zira öyle kritik 6 hafta var önümüzde…

Ufacık bir hatayı affetmek mümkün olmadığı gibi, telafisi de zor maçlar bekliyor bizi…

Şu sıralar taraftarlara büyük görevler düşüyor, tansiyonu düşürmek ve sadece kendi takımlarına odaklanarak destekte bulunmalıdırlar…Gerisi sahaya çıkan futbolcularımıza kalıyor…
Şunun da altını çizmek isterim, Sakaryaspor finallerin takımıdır… Yeter ki sıkıntı oluşmasın…
Tribün liderlerine ve taraftarlarımıza, bu uyarılar eşliğinde Bizim Bahçe’den “yeşil siyah laleler” gönderelim istedik…