Yazı başlığının hitap ettiği geniş kitlenin farkındayım. Aslında her bir kimlik ayrı bir yazı konusu. Büyüyen Türkiye’nin sosyal dokusundaki zaman/enerji kaybını ifade etmek için üç ana başlığı birleştirdim.
Öncelikle bir hatırlatma. Kim ne derse desin, Türkiye’de sessiz bir siyasi devrim yaşanıyor.
Çok değil yirmi yıl önce (2002) ekonomik ve siyasi anlamda enkaz devralan Ak Parti Lideri Recep Tayyip Erdoğan; dünyada eşi benzeri olmayan bir devrim gerçekleştirdi.
Türkiye’nin kangren olmuş yapısal sorunlarını çözmek amacıyla, tam bağımsızlık ve demokrasi adına ilk yapılması gereken hamle “Devlet ile Milletin barışması”ydı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tam da bu hedefi gerçekleştirdi. Sabırla, siyasi dehayı birleştirdi.
Yeni kurulan Cumhuriyet, tarihsel geçmişine ait kültür kodlarını silince; Azîz Türk Milletiyle beraber bin yıllık devlet geleneği de travma geçirdi. Hoşgörüye dayalı; çok dinli, çok kültürlü zengin medeniyetimiz ulus devlete hapsedilerek kendi içine kapandı.
“Çağdaş Medeniyet” adına kimliksiz, kültürsüz, geçmişi olmayan yeni bir ülke hayali kuruldu Laik ve Kemalist düşünce tarafından.
Halkın inancına, yaşam şekline ve gönül dünyasına zorbaca müdahale eden “Beyaz Türkler”’in ilk hedefi potansiyel muhalefet olarak gördüğü Aleviler oldu. Sonra Kürtler, sonra da dindarlar…
Medeniyet tasavvurumuzun kültür kökleri budanırken ne yazık ki ülkemiz kayıkçı kavgalarına feda edildi. Ülkemiz, elli yıl kaybetti.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ezilen ve kimlik buhranı yaşayan Alevilerin bir kısmı Hz. Ali ve Hacı Bektaş-ı Velî erkânına devam ettiler. Devletten gelen baskıya Eyvallah dediler. Takdiri ilahiye boyun eğdiler. Bir kısmı da CHP çatısı altında kimliklerini yaşattılar.
Uzun yıllar boyunca Ankara’nın doğusuna ekonomik yatırım yapılmadı/yapılamadı. 1980 Askeri Darbe sonrasında artan terör olayları Batı Ülkeleri tarafından körüklendi. Kürtler, devletine küstü. Türkiye 1980-2000 yılları arasında kaotik zamanlar geçirdi. Dindar Kürt âlimleri Ahmeti Hani, Mele Ceziri’nin kitapları yasaklıydı. “Mem û Zîn” arasında geçen muazzam aşk hikâyesini bile Türkiye yeni öğrendi. Tepkiyle ortaya çıkan HDP, Kürtlerin devlete olan küskünlüğünün sonucudur.
Devletini, ülkesini ve vatanını; ekmek/su gibi azîz bilen dindarlar açısından Millî Görüş hareketi kendini devlete karşı ezik hisseden dindarların siyasal çözüm arayışından ibarettir.
Tayyip Erdoğan’ın liderliği toplumun her kesimindeki küskünler ve ezilenler için tarihi bir fırsattır. Hâsıl-ı kelam vakit, kavga yerine sevginin, kin yerine muhabbetin zamanıdır.
Şimdi sıra, sosyal dokunun tamir edilmesinde. Ülkemiz açısından Tayyip Erdoğan her kesim için büyük fırsattır. Aleviler, Kürtler ve Dindarların yeniden ihya edeceği Büyük Türkiye’nin yolu açılmıştır. 2023 seçimleri Türkiye’nin Süper Güç olacağı yeni bir dönemin habercisidir.
İbrahim Selamet