Sapanca Gölü’nün korunması adına yazılanın çizilenin haddi hesabı olmadığı zamanlar bilirim…
Gazeteciyim deyip eline kalemi alanın bu mesleğin amentüsü örneği işe Sapanca Gölü’nden başlaması gibi son yıllarda Adapazarı-İstanbul arası trafiğinin yoğunluğu nedeniyle ihtiyaç olmaktan çıkıp zaruret haline gelen Ada Treni-Gar ilişkisi de gazetecilerin gündeminden düşmez oldu ne yazık ki…
Aleyhte, lehte pek çok düşünce dile getirildi…
Bu konuda yazılmayan ve de bir ucundan konuya değinmeyen kalmadı neredeyse…
SASTOP’un imza kampanyası ile başlattığı talep taraflar arasında atışma, zıtlaşma gibi içinden çıkılmaz bir hale dönüştü giderayak…
Böylesine ateşli ve stresli ortamlarda neticeye ulaşmak zordur bilirim…
Ada Treni’nin eskiden olduğu gibi mevcut gar binasından hareket etmesi halkın gönlünden geçen vazgeçilmez bir tutku halinde sürüp gidiyor…
Bunu yetkililer de biliyor…
Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu da ne zaman gündeme gelse soruna olumlu bakıyor ancak endişeleri var, bir türlü giderilemeyen…
Hal böyle olunca bir zıtlaşma ve çatışma ortamı alıp başını gidiyor…
Öyleyse bu hayati konuda ne yapılmalı sorusu geliyor gündeme…
İçinden çıkılması zor ya da imkânsız olan şartlarda “zamanın hakemliğine” gidilir düşüncesi ağır basıyor, haliyle…
Bu süre içerisinde bakarsınız şartlar değişir ve ortak bir noktada buluşulabilir…
O zaman her şey rücu eder beklenmedik bir anda aslına…
Hem yetkili, hem etkililer yanında halkımız da çıkar böylece huzur faslına…
Bilmem ne derece kabul görür düşüncemiz…
Sorunu kördüğüm yapıp çözümsüz hale getirmede çözüm yolu, hep bu adrese çıkar genellikle…