‘KARA TIREN GELMEZ M’OLA, DÜDÜĞÜNÜ ÇALMAZ M’OLA’ diye, yanık ve dertli güzel bir türkümüz vardı. Çorak Anadolu’muzun türküsü ve sesiydi. 1970’Li yıllarda çok söyleniyor ve dinleniyordu.
‘ADA TIRENİ ya da gerçek adıyla ADAPAZARI EKSPRES’ de galiba aynı akıbete uğradı.
Bir türlü gelmez oldu! Düdüğünü çalmaz oldu. Düdüğüne hasret kaldık!
Türkü ile değil, feryatlarla dile getirilmesine, yazılıp çizilmesine rağmen bir türlü gelmedi, gelmiyor.
On yıldır kovuldu bu şehirden, yılan hikayesine döndürüldü!
Nedir bu TIRENİN SİZDEN ÇEKTİĞİ? Niye uğraşırsınız O’nunla?
Önce Arifiye’ye kovuldu. Patenti, ihvanım İsmail Abdullah’a ait tasvir ile, “Züccaciye dükkanına filin girmesi” anlayışında bir yönetim yargısı ile!
O dönemde personelin, tetikçilerle zorla emekli edilmesi ve bir daire başkanının çöp sahasına sürülmesi gibi. Sürecek kadar irtifa kaybedildiği gibi!
Ardından Arifiye’ye kadar ADARAY ihdas edildi!
Adapazarı-Arifiye arasına 5-6 tane lüks istasyonlar yapıldı ve milyonlar harcandı.
Boş denecek düzeyde çalıştı epeyce bir zaman.
Zerre akıl sahibi bunun çalışmayacağını, verimli olmayacağın anlayabilirdi!
Sakarya kent merkezinin ULAŞIM SORUNUNUN sadece Arifiye olmadığını herkes biliyordu. Bütün bir şehre hizmet edecek bir iç raylı sistem beklenirken ve sorun o iken, göstermelik bir Adaray raylara sürüldü.
Bizim de RAYLI SİSTEMİMİZ VAR artık demek için!
Tutmadı, tutmayacaktı zaten. Harcanan milyonlara olan oldu. Milletin parası çarçur edildi. Ama hesap soran olmadı. Birçok konuda sorulmadığı, sorulamadığı gibi.
Sonra kaldırıldı ADARAY. Milyonlar harcanan lüks ara istasyonlar çürümeye terk edildi.
Talep ve serzenişler karşısında durulamayarak, züccaciye dükkanına giren fil misali yönetim anlayışı, MİTHATPAŞA İSTASYONU’na kadar getirdi ADAPAZARI EKSPRESİ.
Ama yetmedi, yetmeyecekti ve yetmezdi.
Dünyada ve Türkiye’nin her yerinde Gar’lar şehir merkezlerinde iken, Sakarya kent merkezinde bir asırdan fazla hizmet veren Gar terk edilip, sessizliğe gömülüp, merkezden 3 km uzaktaki ve Gar değil, küçücük bir ara istasyon olan M. Paşa’ya mahkum edildi.
İstanbul’da şehrin tam merkezinde yer alan Sirkeci ve Haydarpaşa Garları boşaltıp, batı da Halkalı’ya, doğu da Pendik ya da Tuzla’ya taşınmamış, sürülmemişken, orada kimseden böyle bir talep gelmemişken ya da Ankara, Kocaeli ve birçok merkezinde yer alan Garlar şehir merkezi dışına taşınmamışken. Bu örnekler ortada iken.
Olmadı. Halk memnun değildi. Başta yazdığım gazete olmak üzere basında sürekli yazılıp çizildi. Bendeniz bile, tırenin Gar’a gelmesi için çok yazılar yazdık. Tüm eylemlerde yer aldık. Yukarılara, ilgili mercilere kaç defa yazılar yazdık, uyardık.
Dahası, GAR önünde bir siyasi partinin Kadın Kolları, “ADA TIRENİ GAR’A GELECEK” sıloganıyla haftalar süren barışçıl gösteriler yaptı.
Gar idaresinin iradesi de bu yönde idi. Halkın istekleri yanında yer aldı ve o idarede başka yere tayin edildi, ya da sürgün.
Ne yazık ve ne acıdır ki, muhalefet hariç, hiçbir vekalet verdiklerimizden bu yanlış uygulamaya karşı çıkan olmadı. Uyumlu olmak, ilişkileri bozmamak, varsa şahsi kıredinin harcanmaması ve gelecek seçim hesapları ile susuldu. Hatta istemeyerek de olsa savunuldu bu yanlış uygulama. Zorla emeklilikte, birçok haksızlık ve hukuksuzlukta susulduğu, duymazlıktan gelindiği gibi. ‘Sin, külahım görünmesin’ tavrı! D. Türkistan’daki Çin mezalimine susulduğu gibi.
Derken Mahalli idareler seçimleri geldi. Yeni Büyükşehir Başhizmetkar adayı açıklanıp, züccaciye dükkanına giren fil misali yönetim anlayışı yolcu olacakken, yeni Hizmetkarbaşı’nın da halkın isteklerine kulak vererek sahiplenmesi ile TIREN GAR’A GELDİ.
Herkes memnun kaldı.
Ama seferler kısıtlandı. Eski ihtişamlı günlerine, sabah erken saatlerden, gecenin 22’lerine kadar, neredeyse bir saat arayla kalkan tıren gitmiş, hafızam beni yanıltmıyorsa, beş gidiş beş geliş ile daraltıldı.
Genişlemesini beklerken ve bu yönde talepler artar, sesler yükselirken, PANDEMİ MUSİBETİ geldi ve ADA TIRENİ tekrar susturuldu.
Pandemi şartları itibariyle çok daha riskli belediye otobüsleri, dolmuşlar, AVM’ler, şehirler arası otobüsler ve uçaklar belli şartlarda çalıştırılırken, çok daha pandemi güvenli tıren hala çalıştırılamıyor.
Bunun izah edilebilecek ve anlaşılacak bir yönü yokken. Üstelik diğer tırenlere göre, mesafe ve seyir süresi de çok kısa. Yani bu yönden de diğerlerine göre güvenli.
ADA TIREN’i; Sakarya’yı, yakın olan kadim şehrimize, İslambol’a, İstanbul’a daha da yakın eden, bağlayan, köprü vazifesi gören, fiziki olarak İstanbul ile birleşen Sakarya’yı, fiili olarak birleştiren bir tıren olup, alternatifi yoktur.
Sakarya ile kadim şehir arasında, bir iç hat ulaşım aracı, bir nevi belediye otobüsüdür.
Adapazarı Gar’dan, Haydarpaşa’ya kadar otuz durak, otuz yerleşim merkezinin tam ortasından geçen, her birine kolay ve ucuz ulaşım sağlayan, alternatifsiz ve yüz yılı aşan tarihi bir kazanımdır.
Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, milletin ise Başhizmetkarı’nın, tıpkı aday olduğu zaman hallettiği gibi, bu işi de halledebileceği gün gibi aşikardır.
‘İstiyorum’ demesi ya da daha kolayı ve siyasi olarak risksiz olanı, ‘Millet istiyor’ demesi yeterlidir. Bu sorumluluğu yerine getirmesini ısrarla bekliyoruz.
Başta Adapazarı, Serdivan ve Erenler belediye belediye başkanları, milletin hizmetkarları olmak üzere, diğer belediye başkanları, milletin hizmetkarları da.
Daha fazla zaman ve kan kaybetmeden.
Hemen şimdi! Hem de Haydarpaşa’ya kadar. Hem de eski ihtişamlı günleri ve sefer sayısı ile.