9 Haziran 2019

Mete Sohtaoğlu

BİLGİ NOTU: Washington’un 1912’den 1933’e kadar Nikaragua’yı işgali, ABD ordusunun 1898’den 1934’e kadar çeşitli Latin Amerika ülkelerine müdahale ettiği “Muz Savaşları”nın bir parçası olarak gerçekleşti. ABD’nin bu işgaldeki amacı, Karayip Denizi’ni Pasifik Okyanusu’na bağlayan Nikaragua Kanalı’nı başka ülkelerin yapmasını engellemekti. ABD, 1926’de muhafazakar hükümet ve liberal güçler arasında başlayan iç savaşa dahil oldu.

Muhafazakar hükümet güçlerinin yenilmesi sonucu 1927’de ülkeye müdahale eden ABD, liberalleri mağlup ederek kendi yönetimini kurdu ve 1933’te Nikaragua’dan ayrıldı. Ülkeye 1981’de bir kez daha dönen ABD, solcu hükümeti devirmek isteyen aşırı sağcı terör örgütü Contra güçlerine destek verdi. ABD’nin desteği Kongrenin yasaklamasına rağmen sürdü. Bu savaş neticesinde en az 30.000 kişinin öldüğü tahmin ediliyor.

Atlas Okyanusu ve Büyük Okyanus arasında en kısa geçiş güzergâhlarından birisi olarak planlanan Nikaragua Kanal projesi, yaklaşık 50 milyar dolarlık bir yatırım ile gerçekleştirilmek isteniyor,kanal projesi hem diplomatik hem siyasi hemde finansal açıdan baskı altında.

Kanalın ana amacı Panama Kanalı’na alternatif geçiş noktasını oluşturmak. Dünya ticaretinin % 5’ini Panama Kanalı oluştururken yeni kanalın inşaatından sonra bu mali dilimin azalması planlanıyor.

Kanalın tamamlanması halinde Orta Amerika ve çevresindeki bölgeye büyük bir siyasi,ekonomik değişim getirmesi bekleniyor.

Nikaragua Kanal Projesi’nda elini mali açıdan taşın altına koyanlar arasında Hong Kong merkezli uluslararası altyapı geliştirme şirketi, Çinli işadamları ve Hong Kong Nikaragua Kanalı Şirketi var.

Çok sayıda Çinli şirketin desteklediği proje için Çinli girişimci Wang Jing ile Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega 2013 Haziran ayında kanalın inşasına dair sözleşme imzaladı.

2014 Aralık ayında kanalın inşasına başlanıp, 2019 yılında bitirilmesi planlansa da şu an ses seda yok.

Uzunluğu 278 km olarak planlanan Nikaragua’nın ‘Çılgın Kanal’ projesi yıllardır süre gelen teknik,mühendislik,ekolojik açıdan çok sayıda tartışmayı da beraberinde getirdi. Planlamada 395 kilometrekare bir yapay göl yapılması da projede yer alıyor.Bu da topraklarının çoğu kamulaştırılacak yerli halkın şiddetli tepkisini çekiyor.

Aynı zamanda da ekolojik açıdan hem bölge halkı hemde çevreci örgütler tarafından protesto ile karşılandı.

Bu tartışmaları bir yana bırakıp şu anki siyasi tablo itibariyle değerlendirilirse jeopolitik açıdan Nikaragua Kanalı, Panama Kanalı’na rakip olması bakımından Çin ile ABD arasında güç mücadelesinin Latin Amerika kıtasındaki meydan okuma simgesi konumundadır. Pasifik Okyanusunda Çin’in burnunun dibinde dolaşan Amerikan savaş gemileri ve kurduğu askeri üsler düşünüldüğünde Çin, çok kutuplu dünya düzeni teşkil ederek Latin Amerika’daki doğal kaynaklara ulaşmak, ticari ortaklarını arttırmak ve bölgedeki ABD hegemonyasını kırarak etkin olmayı hedefliyor.

Çin, geliştirdiği ve başarılı olduğu ekonomik sistem ile deniz ticaretinden aldığı payı artırmayı ama Latin Amerika özelinde Nikaragua Kanalı ile Atlantik-Pasifik ticaret rotası için sefer süresi daha kısa ve daha düşük maliyetli bir güzergah yaratmayı çıkarlarına uygun görüyor.

Çeşitli vesilelerle Amerikan ekonomik tehditlerine maruz kalan Çin,olası Panama Kanalından geçişinin engellenmesi halinde Nikaragua Kanalının alternatif olarak yürürlüğe koymayı yıllar önce planları arasına almıştı.

ÇİN, ŞİŞEDEN ÇIKTI

Fransa ve Amerika yapımı Panama Kanalı’na alternatif olacak Nikaragua Kanalı ile bölgenin en fakir ve Amerikan müdahalelerine sürekli maruz kalmış ülkesi Nikaragua bölgenin en zengin ülkeleri arasına girecekti. Girecekti diyorum çünkü İran’ın dahil destek vermek istediği projenin finansmanını sağlayacak iş insanı dahil birçok kişi hayalet olmuş durumda.

Buna rağmen görüşlerine başvurulan kanal yönetimi zaman zaman aksamalar olsa da hatta inşaatın ağır gittiğini kabul etsede projenin planlandığı gibi ilerlediğini belirtiyor.Hatta 2020 yılı başında açılacağını ön görüyorlar.

Bu yazıda Nikaragua özelinde konuşsakta Çin’in Latin Amerika’ya olan ilgisi kapsamında bölgeye tepeden bakmakta fayda var.

Çin ekonomik hamleleri arasında Latin Amerika’ya sürekli borç vermeye devam ediyor. Mali fonların çoğu ise Arjantin, Brezilya, Ekvator ve Venezüela’ya akıtılıyor. Bu dört ülke Çin’in Latin Amerika’ya yönelik kredilerinin yaklaşık yüzde 90’ından fazlasını alıyor.

Çin’in Latin dünyasına ilgi duymasının en büyük sebebi Amerika olsa da ikinci bir sebebi ise Tayvan. Tayvan’ın kıtada en az 12 ülkede temsilciliği var. Diplomatik ve siyasi olarak sorunlu olduğu Tayvan’a verilen desteğin çoğunun geldiği Afrika, Latin Amerika ve Karayip ülkelerinde Tayvan’ı diplomatik olarak tecrit etmek Çin’in ana amaçlarından biri.

Çin, Latin Amerika’da Afrika’daki politikalarının kopyasını takip ediyor. Batı ile ilişkisi sorunlu olan ve görece nüfusu küçük bir ülkeyi kendisine temel operasyon alanı olarak seçiyor. Bu ülkeyi damarlarına kadar kontrol etmek ve sonuna kadar orada kalıcılığını pekiştirmek Pekin yönetiminin bir stratejisi.

Çin’in futbolda 2050 hedefi

Çin’in Latin Amerika’da dikkat çeken politikalarından biri de futbol. Latin Amerika futbolunun dünyadaki prestijinden yararlanmak isteyen Pekin yönetimi, Latin Amerikalı yabancı futbolculara, özellikle Brezilyalı yıldız futbolcular konusunda kesenin ağzını açtı. Örneğin sadece 2012 yılında Çin kulüpleri transferler için 51 milyon dolar harcadı. 2016 itibariyle 451 milyon dolara çıkan bu harcama, 2018 yılında yuvarlak olarak 1 milyar dolara ulaştı.

Başkan Xi Jinping’in en sevdiği sporun futbol olduğu da düşünüldüğünde Pekin yönetiminin,Çin milli takımının 2045 yılında Asya’nın en iyisi haline gelmesi ve 2050 yılında bir Dünya Kupası kazanması için bir Çin-Latin Amerika işbirliğini hedeflediği söylenebilir.

KAYNAK: http://www.mucerret.com/yazarlar/abdnin-arka-bahcesinde-cinin-nikaragua-kanali/#respond