Fitne zamanları ve büyük toplumsal travmalar kişinin gerçek yüzünü ortaya koyar. İçindeki zamir, dışına çıkar. İyilik sahipleri iyiliklerini arttırır. İyi daha iyi, kötü daha kötü olur…

Ülkemizin yaşadığı büyük deprem, milattır. İçimizde acı ve öfke birikti. Türkiye bundan böyle asla eski Türkiye olmayacaktır. Niçin böyle söylediğimi açıkçası yazmak bile istemiyorum. Çünkü anlamıyorlar. Ruhunda kötülük olanlara “yazıklar olsun” demekten başka söz kalmadı.

Yıkılan binaların enkazları içinde ölüm kalım savaşı veren depremzedeleri kurtarmak için devletin binlerce personeli seferber olmuşken bölgeye giden Kemal Kılıçdaroğlu, ülkeye moral vermek yerine üç beş oy için acılar üzerinden siyaset yapmayı tercih etti.

Birlik bütünlük mesajı vermek yerine: “Yaşananlara siyaset üstü bakmayı, iktidarla hizalanmayı reddediyorum. Bu çöküş tam da sistematik rant siyasetinin sonucudur. Erdoğan’la, sarayıyla ve rant çeteleriyle hiçbir zeminde buluşmayacağım.

Devleti ve milleti temsil eden Cumhurbaşkanı’na böyle bir acılı günde omuz vermesi beklenen Ana Muhalefet Partisi lideri Kılıçdaroğlu; “Erdoğan’ın yanında olmayacağım” derken aslında suçunu da itiraf ediyordu. Milletin yanında olmadığını dünya âleme ispat etmiş oldu.

Hatay’ın CHP Samandağ İlçe Başkanı deprem için gönderilen yardım tırlarını halka dağıtmak yerine babasının evine stoklamış.  Şikayet üzerine baskın yapılan evde stoklanan gıda ve insanî yardımlara polis tarafından el konuldu ve halka dağıtıldı.

Hatay’daki belediye başkanı -es kaza- rant çetesi olarak itham ettiği Ak Partili olsaydı ve bu aşağılık, ahlaksız, vicdansız eylemi yapsaydı Kılıçdaroğlu dünyayı ayağa kaldırırdı.  

Deprem hem aklî hem de vicdani olarak kırılan fay hattımızı ortaya çıkardı.  

Hatay Büyükşehir Belediyesi yıllardır CHP’de.  Kemal Kılıçdaroğlu önce kendi belediyesini suçlamalıydı. Rüşvetle yapılan kaçak yapılar, mühendislik kusurları ve bunlara göz yuman idareciler ölümü katmerleştirdiler.

*

İslam’ın emri olan yardımlaşma kültürüyle ülkemizde yıllardır iyilik yapan, her türlü doğal afetlerde insan ayırmadan yardım dağıtan yüzlerce İslamî vakıf ve derneğimiz, üç beş zibidi tarafından –utanmazca- aşağılanıyor.

Depremden günler sonra enkazdan sağ çıkan Müslüman insanların tekbir getirmesini aşağılayan, dini ve seküler akıl Türkiye’de iflas etmiştir. Yaşadığı ülkenin kutsal değerlerine hakaret etmeyi maharet zanneden seküler zihin yapısı ve yıkıcı muhalefet dili milletin gönlünü incitiyor.

Yıkılan on şehrimizde ekmeksiz, susuz ve barınaksız kalan yaklaşık 13,5 milyon insana yardım etmek için seferber olan devletimiz tüm kadrolarıyla deprem bölgesinde mücadele ederken yalan siyasetine başvuran seküler akıl tutulmasını anlamakta zorlanıyorum.

Depremde insanların acıları üzerinden siyaset yapan seküler akıl “Devlet aciz kaldı” sözleriyle kendi iflasını ilan etmiş oldu. Türkiye’deki seküler aklın kafa konforu bozuldu, nefret üretmekten başka elinde hiçbir argüman kalmadı.

Devletini seven, devletine sahip çıkan azîz Türk milletini; yalan haber ve röportajlarla YouTube, Twitter ve Facebook üzerinden yeneceğini zanneden seküler akıl, hiç bu kadar aciz kalmamıştı.

Ümmeti Muhammed’in (sav) kalpten dua ettiği Türkiye, Erdoğan liderliğinde yaralarını saracak. Türkiye daha da güçlenerek ayağa kalkacak.

Anadolu’da başlayan istiklal savaşımız bitmedi halen devam ediyor. Deprem bölgesinde millete hakaret eden, tepeden bakan, devleti aciz ve yok sayan seküler aklın elitleri için deniz bitti.

Seküler aklın algı yalanlarına karşın; enkazlarda sessizce çalışan arama kurtarma ekiplerine ve millete yemek dağıtan isimsiz kahramanlara şükran borçluyuz.

PR yapmak için uğraşan, devleti kötüleyen tarla fareleri. Size hiçbir diyet borcumuz yok…