Dünyayı etkisi altına alan salgın hastalığına karşı yapılan mücadelenin ardından şimdi de ekonomi ile savaşmaya başladık.
Hiçbir bahaneye sığınmadan küresel çetelerin uygulamaları demeden içimden gelenleri kaleme almaya çalıştım.
Evet, ciddi bir ekonomik daralmadan geçen ülkemizin neredeyse her ferdi bu durumdan şikâyetçi. Hükümet birbiri ardına iyileştirme adına paketler ve modeller açıklıyor. Fakat alınan tedbirlerin hemen ardından piyasalardan farklı reaksiyonlar geliyor. Hatırlayalım kış aylarında çıkan söylentilerin ardından Ayçiçek yağının fiyatı bir anda yükselirken halkımız kıtlık geliyor söylentilerine kapılarak marketlere hücum etmişti. Adeta marketlerin sıvı yağ rafların önünde kuyruklar oluştu. Bu durum karşısında hükümetten yapılan açıklama ile kıtlık ve sıkıntı olmadığı sıvı yağın hammaddesinin gemilerle ithal edildiği açıklandı. Bu durum kısa sürede yağın ateşini düşürdü.
Sıvı yağ sadece son bir yıl içinde yaşanan ve vatandaşa direk temas eden mallardan biri. Patates, Soğan, Dolar’a ve Euro’ya bağlı ürünler, ikinci el araç, pirinç ve diğerlerini bu listeye ekleyebiliriz.
Bir şeyi kabul etmek lazım ki o da ekonomik göstergeler iyi değil. Fakat bizim, yani esnafımızın, tüccarımızın kısacası insanımızın bu durum karşısında aldığı tavra ne demeliyiz!
Yukarıda da belirttiğimiz gibi ekonomik göstergeler iyi değil ama esnaf ve tüccarımızın bu durum karşısında gösterdiği tavırda en az ekonomik göstergeler kadar kötü durumda. Hatta ahlaken daha da kötü. Her zaman millet olarak övündüğümüz merhametimizi, zor durumda kaldığımızda omuz omuza vererek dayanışma anlayışımızı üç kuruş kazanca tercih etmeye başladık. Biraz daha kazanç için, bu zor günlerde dayanışma yerine şahsi menfaatler için ahlaki zafiyete düşmeyi hiç birimizin tasvip edeceğini düşünmüyorum.
Bunu kısa bir örnekle anlatmaya çalışayım. Toptancılar çarşısında ziyaret ettiğim bir esnaf çay sohbetimiz esnasında üretici firmanın yeteri kadar mal vermediğinden dertlendi. “Biz bir ürünün sürekli satıcısıyız. Yılın bu aylarında satışlarımız bellidir. Geçtiğimiz yıllardaki istatistikler ortada. Geçen ay firmaya sipariş geçiyoruz siparişimizin çeyrek miktarını onaylıyor. Gelen mal bir o kadar eksik. Sorduğumuzda fiyat değişikliğini bahane ediyor. Ancak bizim onlardan aldığımız ürün ithal bir ürün değil. Ben artık firmaların en küçük mazot fiyat değişikliğini dahi fiyatlara yansıttığını görüyorum. Bu çok adil bir artış değil. Tamamen piyasanın bu durumundan istifade etmeye çalışıyorlar. Aynı araba piyasasında yaşanan olaylar gibi. Sıfır araçların nasıl piyasaya sürüldüğünü hep beraber görüyoruz. Biz esnaflar bile birbirimize bu konularda destek olmuyor ve tek sorumluyu hükümet olarak görüyoruz.”
Gelişimlerini takip etmek yerine ahlaksızlıklarını takip ettiğimiz batılılar gibi olmak bizi daha zengin yapsa da daha ahlaksız yapacağı kesindir. Bir Fransız yazara olan Louis Ferdinand Celine dediği “Onlar sizi soymadan önce siz onları soymalısınız, ticaret dediğiniz budur, işte o kadar!” sözü bizim için muteber olmamalı onun yerine Hazreti Ali R.A. “İbadet gibi ticaret de hile kabul etmez.” sözünün takipçisi olmalıyız.
Yeni nesiller bizden maddi miras değil manevi mirası devralmalılar. Bu yaşananlar canımızı yakmaya devam etmesin.
İnsanların ekonomik zorluklarla mücadele ettiği bu günlerde birkaç lira daha fazla kazanma adına yapılanlar kesinlikle bize yakışmayan ahlaki bir durumdur.
Selametle kalın.