Sevgili okurlar,
Bir Bayrama daha erişmenin mutluluğu ve hazzı içinde Bayramınızı kutlar esenlikler dileriz..
Bizim nesil ‘bayramları’ iki şekilde öğrendi:
‘Dini bayramlar, milli bayramlar’ diye!..
Maalesef geldiğimiz noktada artık, bayramların bile birleştirici ruhu, sevindirici yanı kalmadı!..
Ülkemiz,  yeni bir anlayış dalgası ile farklı bir yere doğru sürükleniyor.. Dijital dünyanın getirileri, insanı değerlerin farklı algılanması, siyasi nedenler ve ayrışma, sınırların kalkması, ötekileştirme, yabancılaşma ve kültür erozyunu geleceğimizi gerçekten tehdit ediyor..
Artık, kimsenin, kimseye tahammülü yok!
Hoşgörü, tolerans, kardeşlik, aynı ülkü ve değerler, sevgi ve saygının terk edildiği günlerdeyiz!..
Trafikte, çarşıda, pazarda, yolda, izde çok dikkatli olmalıyız!
Kazara, birisi size omuz attı, çarptı, yol vermedi, sizinle yarışı tutuldu aman Allah, maazallah dünyanız kararabilir!?
Elbette yaşanılan gerçekler bizlere bunları söyletiyor!.. Böyle olunca da; ‘insanlığın nereye gittiğini’ sorgulamadan edemiyoruz..
Dini değerler, milli hassasiyetlermiş, geç beyim!
Büyükmüş, küçükmüş, yaşlıymış, bayanmış, geç beyim!
Kimse burnundan kıl aldırmıyor!
Gelenekler, adetler, kültür birikimleri mi?
Onlarda ne, türünden anlayışlar artık toplumu bir yerlere sürüklüyor..
Müslümanlar için son derece kutsal günlerden biri olan Cuma günü, Brüksel Ulu Camiindeyim.. Din görevlisi mutat konuşmasını yapıyor, namaz vakti bekleniyor..
Cemaatin elinde ise telefonlar.. Herkes farklı bir dünyada, güya ezan vaktini bekliyor..
Evet, en kutsal, en mahrem yerlerimize kadar cep telefonları girdi.. Hatta namaz anında bile bir muhteremin cep telefonundan ‘ Ankara’nın bağları’ müzik nağmeleri, cami içine yayılabiliyor!
İnanılır gibi değil!?

***
Sevgili okurlar,
Geçtiğimiz günlerde, çok yakınımız olan iki genci trafik kazasında kaybetmenin üzüntüsünü yaşadık..
Ama ne üzüntü?
Ailelerinin okuyup, büyüttüğü,  diploma ve meslek sahibi  yaptığı iki genç, Adapazarı’ndan Akyazı’ya geliyor.. İki araç, her nedense  yolda tamponlarından çarpışıyor.. Yani birbirlerine yol verseler bir şey olmayacak bir durum söz konusu.. Amana kaderin tecellisi ya, iki araç kafa, kafaya çarpışıyor.. Araçlardan biri yan su dolu, çamur arka ters dönerek uçuyor..
İki genç, araç içinde hayatta kurtuluş mücadelesi veriyor.. Çamur derya içindeki bir kurtuluş çabası bu! Kazayı görenler olay yerine geliyor ama, aracın etrafında dönüyorlar.. Yani itfaiye ve  ambulans bekleniyor..
Demem o ki, orada birikenler, bu araca müdahale etmiyor!..Araç içinde olan iki genç, geç gelen itfaiye ve diğer yardım ekipleri tarafından araçtan çıkarılıyor ama çok geç!
Genç hemşire Betül Baykal, olay yerinde hayatını kaybediyor..
Eşi Mehmet Fatih Baykal ise 17 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra yaşama tutunamıyor..
Ne acı bir durum!
Anlatma istediğimi, şimdi daha anlayacaksınız!

***
Sevgili okurlar, Akyazı İlçesi Kuzuluk kasabasındaki havuz faciasını bir şekilde öğrenmiş olmalısınız?
Bayram öncesi gerçekten büyük bir facia, hafızalardan silinecek gibi değil..
Bir kere genç kurbanların ve havuz sahiplerine Yüce Mevla’dan rahmet, Ailelerine başsağlığı dilerim..
Allah kimseyi acı ile sınamasın!
Memleketin her köşesinde ‘şehit’ acıları yaşadığımız  şu günlerde, Kuzuluk Havuz faciası unutulacak gibi değil..
Üç genç havuzda cereyana kapılmış çırpınıyor ve havuz sahipleri çekinmeden havuza atlayarak onları kurtarmaya çalışıyor..
Hem de düşünmeden, tereddüt etmeden..
Öte de kaza nedeni ile çamura ters dönmüş aracı seyredenler, beri yanda ise her şeyi göze alarak havuza atlayanlar..
Hani hatırladınız mı, kadının biri İstanbul Galata köprüsünden bebeğini denize fırlatıp atıyor.. Orada bulanan yağız bir delikanlı, denize atılan bebeğin ardından
denize atlıyor..
Bunlar bizim hasletlerimiz, yetişme tarzlarımız, dini ve milli bayramların ulvi değerlerini bilen, anlayan, yaşayanlarımız..
Bayramlarda el öpmeler, ziyaretler, duada buluşmalar, bir lokmaya razı olmalar, büyükleri dinlemeler, küçüklere su önceliğini vermeler, yol vermeler, yaşlılar için ayağa kalkmalar, küçükleri sevindirmeler,sadaka ve zekatta buluşmalar,paylaşmalar,acıyı bal eğlemeler, arkadaşlıklar,komşuluklar,bir kahvenin kırk yıl hatırını bilmeler ile yer göstermeleri de mi kulak arkası eden bir toplum olduk!?
***
Sevgili okurlar,
Ne demek istediğimi anladınız mı?
Bizler ‘ Bir lokma, bir hırka’ anlayışı ile yetiştirildik.. Ama ya şimdi ki anlayışlar, duruşlar, kaş çatmalar, omuz atmalar, SMS göndermeleri, sataşmalar..
Ey millet, iyiden iyiye ayrışıyoruz!..
Artık ağız tadı ile geçirdiğimiz bayramlar bile geride kaldı…
İş, işten geçmeden uyanalım, bu gafletten..
Binbir emekle, zahmetle, kanla, irfanla kurduğumuz bu ülke, bu vatanı da kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız..
Kahin değiliz ama, çevremizdeki olup, bitenler, bizlere bunları yazdırıyorsa, sizlerin de söyleyecekleriniz çoktur vallahi!?
Ne olur, ‘İri, diri, bir olalım’ sözleri, sözde olmasın!
Bari, bayramlarda buluşup, bayramlaşalım, küslükleri, kırgınlıkları, nemelazımcılıkları, adamsendecilikleri unutalım!
Siz bilirsiniz ama, gidiş iyi değil!