www.halk54.com sitesinde 3 Haziran tarihinde Hüseyin Cumalı imzalı bir haber yayınlandı…
Öncelikle haberi okuyalım:
“Sakarya medyasına bomba gibi düşen olay şöyle gelişti. Ara sıra yayın yapan bir yerel gazete ilçe belediyesi adına başkan veya yardımcılarına sormadan kutlama ilanları girdi. Girdiği ilanlarla birlikte toplamda yaklaşık 8 bin 500 TL fatura kesen gazete sahibi, paranın tahsilatını istedi. Önce muhasebeye, ardından ilgili başkan yardımcısına ve en son ilçe belediye başkanının önüne gelen faturalarla ilgili başkan, ‘Kim bu gazeteye böyle yüklü ilan verdi! Kime sordunuz’ diye sordu. Belediyede yapılan araştırma sonrasında kimsenin ilgili gazeteye ‘Reklam girin’ diye izin vermediği ortaya çıkınca Başkan, ‘Bu faturaları kesinlikle ödemeyin’ talimatı verdi. Yaşanan bu gelişme kentte (!) şok etkisi yaparken, kendisini sürekli AK Parti’ye yakınlığının yanı sıra bir AK Parti Sakarya Milletvekili’ne yakınlığıyla tanıtan, AK Partili belediyelerin kapısını sürekli ‘Milletvekilimizin selamı var’ diyerek çalan, AK Parti’ye çok yakın bir sendika başkanı ile gezip gövde gösterisi yapan gazete sahibinin ne yapacağı merak konusu oldu.”
Hüseyin Cumalı’nın bu haberine göre şehirde AK Parti milletvekilinin selamıyla belediyelere fatura kesip tahsilat yapan bir gazeteci (!) var!
Peki, bu durumdan AK Parti Sakarya milletvekillerinin haberi var mı?
***
Haber yayınlandıktan sonra birkaç gün bekledim bir açıklama gelecek mi diye…
Baktım hiç kimsede en ufak bir tepki yok!
Hüseyin Cumalı’yı aradım…
“Yaptığın haber sonrası AK Parti Milletvekillerinden herhangi biri seni aradı mı? ‘Bu haberin kaynağı nedir? İlgili belediye hangi belediye? Adı anılan gazete hangi gazete? Adı anılan gazeteci hangi gazeteci? Ve de ismi ve selamı kullanılan milletvekili kim’ şeklinde sorular sordular mı sana” dedim…
Cumalı, “Beni hiç kimse aramadı. Arasalardı bütün detayları verirdim” dedi…
AK Parti Sakarya milletvekillerinin hiçbiri isimlerinin ve selamlarının kullanılarak belediyelere fatura kesilmesinden ve yüklü miktarda tahsilat yapılmasından rahatsız değil anlaşılan…
Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz ya da Recep Uncuoğlu ya da Çiğdem Atabek veya Kenan Sofuoğlu’nun ismini kullanıp, selamını söyleyip belediyelere fatura yollamanın hiçbir mahsuru yok demek ki!
Yahu insan Hüseyin Cumalı’yı bir arayıp ilgili belediyenin ismini öğrenip, daha sonra da ilgili belediye başkanını arayıp, “Bu faturayı kesen kim kardeşim” diye sormaz mı!
Sadece onu da değil şehirdeki bütün belediye başkanlarını arayıp, “Sizin kapınızı hangimizin selamıyla çalıyorlar” diye sorup öğrenmez mi!
Sayın milletvekilleri…
Sizin isminizi, nüfuzunuzu, selamınızı kullanarak kendine alan açan insanlar sizi hiç mi rahatsız etmiyor!
***
Bu tür gelişmeler bizim medyada sıklıkla haber konusu oluyor…
Daha önce de Karasu Belediye Başkanı İshak Sarı çıkıp buna benzer bir şeyler söylemiş ama gazeteci ismi vermemişti…
Karasu Belediyesi’ne kesilen yüz binlerce TL’lik faturalardan dert yanmıştı İshak Sarı…
Bu tür olaylar sadece bizim şehrimizde de değil ülkenin tamamında yaşanıyor…
Ve de sadece milletvekillerinin değil direkt Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ismini kullanarak yolunu bulanlar (!) da oluyor…
Tüm bu yaşananlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da kulağına gidince kendisi bir grup toplantısında açıklama yapma gereği duymuştu…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kim size gelip ‘Beyefendi’nin haberi ve bilgisi var’ diyorsa, kim benim ismimi kullanarak sizden bir şeyler talep ediyorsa kovun gitsin” demişti…
Belediye başkanlarının yapması gereken de herhangi bir milletvekilinin ismini veya selamını kullanarak kendilerinden talepte bulunanları, belediyeye fatura kesenleri makamlarından kovmaktır!
Sonra da hangi milletvekilinin ismi geçmişse kendisini arayıp bilgi vermektir…
Şayet milletvekilinin gerçekten konuyla ilgili bilgisi var ise ve o sözde gazeteciyi gerçekten milletvekili belediyeye göndermiş ise de yapmaları gereken o milletvekilini önce il başkanına, sonra da Genel Merkez yetkililerine şikâyet etmektir!
Zira belediyeler kendilerine gazeteci süsü veren pazarlamacı tiplerin arpalığı değildir!
Belediye başkanları da hiçbir milletvekilinin tahakkümü altına alınamaz!
Belediyeler her “gazeteciyim” diyene ilan veya reklam vermek zorunda ve durumunda da değildir…
Bu işin kaidesi ve kuralları bellidir…
Şayet gazete veya dergi ise tirajını soracaksın, geçmişine bakacaksın, şayet internet sitesi ise resmi tıklanma ve takip edilme oranlarını tespit edeceksin ve de bu işin piyasası ne ise o miktarda ödeme yapacaksın, fahiş miktarlarda değil!
***
Şehirde en ufak bir saygınlığı, zerre kadar itibarı ve iğne ucu kadar etkisi olmayan ve de yaptığı işin gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan bu tiplere bilhassa belediye başkanları prim vermemelidir…
Birkaç kuruş ödeyerek bir site açıp, bir göz oda kiralayıp, önüne de bir masa ile laptop koyup, cep telefonuna bir çubuk takıp gazeteci olunmayacağını en iyi belediye başkanları bilmelidir…
Şayet belediye başkanları veya onlara selamını yollayan milletvekilleri millete hizmet etmenin ötesinde kendi reklamlarını yapmak ve bunun için de kendi adamlarını yetiştirip kullanmak istiyorlarsa da bunun bedelini kendi ceplerinden ödemelidir, belediye kasasından değil!
Kimse belediyenin, yani milletin parasıyla kahramanlık yapmasın kardeşim!
Size emanet edilen ve her kuruşunda tüyü bitmemiş yetimin hakkı bulunan o bütçeleri keyfinize göre kullanamazsınız!
Aman gazetecileri küstürüp kızdırmayayım, aman makamımı koltuğumu kaybetmeyeyim derken, milletin parasını bol kepçe dağıtıp ahiretinizi kaybedeceksiniz neredeyse!
***
Son günlerde şehrimizde iyice ayyuka çıkan bu tür haberlere artık AK Parti İl Başkanı Yunus Tever’in ve şehrin en yetkili belediye başkanı ve aynı zamanda şehr’ül emin olan Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce’nin de el koyması gerekiyor…
Zira bu düzen böyle gitmez!