Yazacaklarıma kimse kızmasın. Kardeşlik hukukunu bilmeyen kimselerden değiliz. Lakin kardeşler içinde Hâbil var, Kâbil var.
Deprem olmuş, ülkenin 11 vilayeti yıkılmıştı. Sanal medyada yuvalanmış bekleyen tetikçi troller, yurtdışından açılan fake hesaplar: “Burada devlet yok.” Diyecek kadar alçalmışlardı.
Yalan haberi yayarak “Hatay’da baraj yıkıldı... Kaçın” tweetleri atıyorlardı.
Devlet ve tüm birimleri afet bölgesinde canla başla çalışırken terör odakları algı yönetiyordu. Sersemlemiş ve acılı topluma kin ve nefret yayıyordu.
Tüm dünya seferber oldu. Halkımız ülkenin her bir yanından deprem bölgesine koştu. Bakanlar, milletvekilleri, valiler, büyükşehir belediye başkanları deprem afet bölgesinde canla başla çalıştı ve halen çalışmaya devam ediyor.
O günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan afet bölgesinde toplantı yaptı. Yapılan tezviratlar ve sahipleri hakkında “Not alıyoruz! Dedi.
Seçim sath-ı mailinde muhalefet adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na destek açıklayan bizim mahalleden Dücane Cündioğlu, Cumhurbaşkanının bu sözüne verip veriştiriyordu. Neymiş, “Devlet; not edermiş, not almazmış”
Yani diyor ki; “not almak” vatandaşa saygı göstermenin, “not etmek,” üstenci, nobran, hâkim dilin işaretidir. Devlet böyle yapmazmış…
Milletin makul çoğunluğuna edilen küfürleri, hakaretleri hafıza kaydına giren devlet aklı bendenize göre sonuna kadar haklıydı. Affettik ama unutmayacağız.
***
Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a haksız yere düşmanlık ettiniz.
Hiç utanmadan arlanmadan merhum anasına, sabî torununa sövdünüz. Sebepsiz yere yargılamak istediniz, ağıza alınmayacak küfürler ettiniz.
Bize yandaş dediniz, aptal dediniz, cahil dediniz, hırsız dediniz, varoşlu köylü dediniz.
Sanal medyada, muhalif kanallarda yalan yanlış sözlerle “hakikati örten” pis bir algı yönettiniz.
Kafede oturan çarşaflı hanımefendileri aşağılayıp halka açık mekândan kovdunuz.
Metroda kendi halinde seyahat eden sakallı takkeli genci tahkir ettiniz: “ Türkiye’yi terk et” dediniz.
Evden ekmek almaya gelen çocuğa “Köpeklere ekmek satmıyoruz” dediniz.
Mazlum mültecileri oyuncak ettiniz. Ayıp ettiniz. Yurdundan sürülmüş acizler üzerinden aşağılık, ırkçı, pis bir siyaset yaptınız.
Deprem enkazından çıkan insanların siyasi tercihini beğenmediğiniz için hakaretler ettiniz, Yaptığınız yardımları başa kaktınız.
Sanatçı kisvesi altında ödül aldınız. Törende, Türkiye’nin adını anmaktan dahî utandınız. “Geldiğim coğrafya” diyerek ülkenizi aşağıladınız. Ülkenizi batıdaki efendilerinize şikâyet ettiniz.
***
Şimdi bakıyorum da seçimler öncesinde: “Ne olursa olsun. Diktatör Tayyip gitsin” diyenlere bir hal oldu. Bizleri devirebilselerdi hesap soracaklardı. Asıp kesip, yargılayacaklardı. Seçim öncesinde öyle diyorlardı.
Şimdi kalplerine bir aydınlanma, bir merhamet gelmiş. Dillerinde hoşgörü, medeniyet ve demokrasi çiçekleri açmış.
Neymiş: “Mademki Tayyip seçilmiş, öyleyse herkesi kucaklamalı, hoşgörülü olmalıymış.”
Tayyip Erdoğan kimseyi ötekileştirmesin Eyvallah tamam da… Halkın kahir ekseriyetine tepeden bakan azgın azınlık haddini ne zaman bilecek? Makul Müslümanları ve halkın çoğunluğunu şeytanlaştıran hadsizlere, haddini kim bildirecek?
İntikam ve kin taraftarı değilim. Devletin ve milletin mukaddesatını, izzet ve onurunu korumak için hakikati hatırlatmak hesaplaşmak değildir.
Kaybettiniz. Artık pazarlık yok. Özür dilemesini öğreneceksiniz.
Sevgi pıtırcıklarının işine gelen “85 milyon kardeştir” söylemini külliyen reddediyorum… Milyonlarca kişi ortak vatandaş olabilir lakin kardeş olamaz.
İslam’ın sembollerine ve Müslümanlara hakaret edenlerle, kin duyanlarla aynı safta değilim. Bacımın örtüsüne el uzatanlarla ben kardeş değilim. Dileyen kardeş olmaya devam etsin…
Sadece ve sadece Müminler kardeştir. Hangi ırk ve renkten olursa olsun.
Hz. Yunus Emre’nin dediği: “Yetmiş iki milleti bir görmek” tevhîdin hakikatidir… Aşk-ı niyaz eyleriz. Eyvallah…
Dikkat buyurun, “yetmiş iki millet kardeştir” demedi.
Kardeş olmak istiyorsanız, mukaddesatımıza hakaret etmeyi bırakın. Saygılı olun, haddinizi bilin.