İzzet Dönmez, ülke sorunlarını dert edinen duyarlı bir düşünce adamıdır bu şehirde…
Hayatı mücadele içinde geçmiştir…
Sanırım yakında aramıza katılır ve kendine has çarpıcı konulara yönelik fikirleriyle gündem oluşturur…
Aşağıdaki, son günlerin aktüel konusu haline gelen Kaz dağlarına yönelik yorumunu, bu anlayış içerisinde değerlendiriniz…
“Günlerdir Kaz Dağlarında Kanadalı bir şirketin altın madeni çıkarma faaliyetleri üzerine eylem ve tartışmalar oluyor.
Nedense bu konuda yazı yazmak canım istemiyor. Ne yazarsam yazayım. Her zaman olduğu gibi toplum 2'ye bölünmüştür durumda. Toplumun bir kesiminin ak dediğine, diğer kesim peşinen kara diyor.
Burada ben ne yazarsam yazayım. muhalif düşünceli yurttaşlarımız, burun kıvırıp, geçecek. Benimle muvafık düşüncede olan yurttaşlarımız ise "Ne güzel yazmış" deyip, beğenecek.
Hep böyle olmaz mı ki?
Kaz Dağlarında altın arama konusunda kısa bir araştırma yaptım.
Elde ettiğim sonuçlar şunlardır:
1. Altın arama ruhsatı verilen yer, kesinlikle Kaz Dağları bölgesinde değil, 40 kilometre uzağında Kirazlı Bölgesinde.
2. Bölgede maden arama izni Ak Parti döneminde verilmemiş, 2001 yılında Başbakan merhum Bülent Ecevit döneminde verilmiş.
3. Kesilen ağaç sayısı 195 bin değil, 13.500 adet imiş.
Değil 195 bin adet, 13.500 adet ağacın kesilmesi de elbette ki çok önemli.
Ancak
Türkiye, altın ithalatına yılda 8-10 milyar dolar para ödüyor. Bu çok büyük bir rakam. Kendi topraklarında şayet altın madeni buluyorsa, bunu çıkarıp, işlemesi en doğal hakkıdır. Şöyle düşünelim. Altın rezervleri, dünya'da başka usülle mi çıkarılıyor da, bizim ülkemizde farklı usülle çıkarılıyor? Dünya'nın her ülkesinde altın veya yeraltı madenleri aynı usül ve işlemlerle çıkarılıyor. Türkiye'de farklı bir işlem yapılmıyor yani.
Benim rahmetli babam, emekli bir maden işçisiydi. 3 kardeşim maden işçiliğinden malulen emekli oldular. Anne dedem madenciydi. Anne dedem'in bütün kardeşleri maden işçiliğinden emekli oldular ve hepside, babam dahil maden hastalığından vefat ettiler. Ben, topyekün madenci bir aile'nin evladıyım. Yani maden işlerini çok iyi bilirim. Yakın akrabalarımın içinde daha onlarca madenci var. Kimi emeklii kimi halen çalışıyor.
Madencilik, Dünya'nın en ağır işçiliğidir. Madencinin ömrü, pamuk ipliğine bağlıdır. 25 yıl aralıksız maden ocağında çalışan insan, ömrünün 25 yılını yemiş demektir. Sağ kalan nadirdir. Sağ kalan madencilerin ömrünün son zamanlarıda, çürümüş akciğerleri ile senatoryumlarda geçer. Kolay mı bir insanın ömrünün 25-30 yılını gün yüzü görmeden tüketmesi? Madencilik, böyle bir şeydir.
İnsanoğlu,
Zenginliğini, refahını, medeni imkanlarını artırmak için, yerin altındaki petrol, doğalgaz, kömür, bakır, altın, gümüş ve sağır rezervlerini çıkartmak zorundadır. Bunlar olmadan, insanlığın gelişme şansı yoktur. İnsanoğlu, tarihin ilk çağlarından beri yeraltındaki metalleri yer üstüne çıkarmış ve işlemiştir.
Siz sanıyor musunuz sadece altın madenini çıkarıp, işlemek ekolojiye zarar veriyor?
Hayır.
Hiçte öyle değil.
Yerin altından çıkarılan bütün cevherler, ekolojiye zarar verir. Ama az, ama çok. Mutlakla zarar verir.
Yerin altından yüz milyarlarca ton ham petrol çıkarılıyor. Yerin altından yüz milyarlarca metreküp doğalgaz çıkarılıyor. Milyarlarca ton kömür, demir, çinko, bakır çıkarılıyor. Yerin altı boşalmış oluyor. Bu tasarruf, ekolojiye bir zarar. Yerin altına ait olan bu maddeler, yerin üzerine çıkarılıp, işlenirken, kullanılırken, doğa hızla kirleniyor. Ayrıca bir zarar.
İstanbul-İzmir arasına otoyol yapıldı. Bu yol yapılırken de binlerce ağaç kesildi. Yabani hayata müdahale edildi. On binlerce dönüm toprağın üzerine asfalt döküldü. O otobanın üzerinden her gün on binlerce araç geçecek. O araçların lastiklerinden yüz milyarlarca partikül, hem de kanserojen partiküller, çevredeki göllere akacak, içme sularına karışacak. Bizde o suları kullanarak, bol bol kanser olacağız. Şunu demek hiç aklımıza gelecek mi? Doğa'ya zarar vermeyelim. İzmir'e katırla gidelim. Bunu diyecek tek Allah'ın kulu çıkar mı? Ege'ye, Akdeniz'e tatile giden yurttaşlarımızın kahir ekseriyeti, toplu taşıma vasıtalarını kullanma yerine, özel otomobilleri ile gidiyor. Yalan mı?
Çok ikiyüzlüyüz çok.
Derdimiz ot, çöp, böcek filan değil.
Derdimiz, siyasi iktidara bir çelme daha takmak.
Derdimiz, iktidarı biraz daha fazla yıpratmak.
Çevremde öyle tipler görüyorum ki
Siyasi iktidar, bu kampanyalara karşı yeterli duruş ve vaziyet alamadıkça, orgazm olmuş gibi seviniyorlar.
Şöyle bir baktım.
Dünya'da altın madeni çıkartan önemli ülkeler şunlar:
ABD, Almanya, İtalya, Fransa, Rusya, Çin, İsviçre, Japonya, Hollanda, Güney Afrika, Hindistan, Türkiye ve Tayvan.
Almanya, Türkiye'nin 6 kat daha fazlası altın cevheri üretiyor. Amerika, Türkiye'nin 25 katı daha fazla altın cevheri işliyor. Hep aynı yöntemle. Siz, hiç görüp, duydunuz mu o ülkelerde böyle eylemler olduğunu?
Elbette ki göremez ve duyamazsınız.
O ülkelerin yurttaşları bilinçlidir.
Bakarlar yeraltı cevherleri yer üzerine çıkarılırken, talimatlara, yönetmeliklere, tüzüklere, kanunlara uyuluyor mu? Buna bakarlar.
Bu konularda çok hassas olurlar.
Artvin'de bakır cevheri çıkarılmasın.
Yap eylem
Türkiye'nin bakır cevherine çok acil ihtiyacı var. Ne yapmalı?
İthal edin beyim.
Türkiye'nin altın cevherine ihtiyacı var. Türk halkı altını çok seviyor. Ne yapmalı?
İthal edin beyim.
Ama yılda yaklaşık 10 milyar dolar para ödüyoruz altına. Yazık değil mi?
Yeryüzünde altın üreten bütün ülkeler, altın rezervi tespit edilen alanı kazırlar. Cevheri çıkarırlar. İşlemeye gönderirler. Kazıdıkları toprağı yeniden aynı yere koyarlar, saha orman sahası ise, yeniden bütün alanı aynı ağaç çeşitleri ile fidanlar, çekip giderler. Bu işleri aynen böyle yapacaklarına dairde ilgili devlete teminat verirler. 
Şu anda,
Şu dakika,
Dünya'nın onlarca ülkesinde harıl harıl altın cevheri yeraltından çıkarılıyor.
İşlenerek, dünya pazarlarına arz ediliyor.
Tantana sadece benim ülkemde çıkıyor.
Dert başka, dert.
Hatırlayın!
Enflasyon %5'lere düşmüşken, faizler % 4.5'lara düşmüşken, gezi eylemleri başlatıldı.
Şu anda,
Kuzey Suriye meselesi yüzünden, ABD ile kora kor mücadele ederken, Amerika ile sıcak savaşın eşiğindeyken,
Yeniden ot, çöp, böcek işine girmek, 
Çok manidar beyim, çok manidar.
Kim, kime kulluk ediyor? 
Kim, kime uşaklık ediyor?
Belli değil.”
Evet… Böyle dile getirmiş önemli konuyu İzzet Dönmez…
Ona Bizim Bahçe’den “orkideler” gidiyor bu nedenle…