Başkalarının istekleri, görüşleri doğrultusunda yaşamak insanın üzerinde baskı oluşturur.
Bastırılmış duygular kişinin hayatında huzursuzluk, kaygı / anksiyete, mutsuzluk, durduk yere gelen iç sıkıntısı, öfke, hayattan tat alamama, bağımlılık, gizli saklı kaçamaklar, bezginlik, suçluluk duygusu yaratır.
Hepimiz birilerine karşı bir şeyler yapma mecburiyeti içerisindeyiz. Birilerine göre davranma, birilerinin bakış açısına göre hayatını sürdürme, birilerinin hayallerinin ve isteklerinin bir parçası olma, birilerine göre seçim yapma, birilerine karşı sorumluluk alma…
Kendi istekleri ve görüşleri doğrultusunda sorumluluk bilincine sahip olan, kendi isteğiyle sevgi bağı oluşturan, kendi isteğiyle bağlı kalan, kendi istediği yerde bulunup, kendi özgür alanını kendi sınırlandıran kişiler çok azdır.
İnsanlar doğdukları andan itibaren kendileri için yaşamazlar. Mecburiyet bilinciyle yetiştirilirler. Bilincinize yer eden bu fikir kalıbından çıkmak oldukça zordur. Çünkü zihin konfor alanından kolay kolay çıkmak istemez.
Çoğu insan kaybetmeden kazanmak istediği için mutsuz dahi olsa olduğu yerde saymayı tercih eder.
Yaşamak öğrendiklerinizden ibarettir. Öğrendikçe gelişirsiniz, geliştikçe de bakış açınız ve farkındalığınız farklı boyut alır, hayattan tat almaya başlarsınız.
Mecburi davranışlardan sonra genelde kişide rahatlama hissi oluşur. Görevini yerine getiren her insanın üzerinden kalkan tonlarca ağırlık hissi gibi…
Fakat sonrasında bezginlik, iç sıkıntısı, mutsuzluk, yetersizlik hissi, değersizlik, sevilmeme duygusuyla baş başa kalırsınız.
Ve kendi özünüzü, özgüveninizi, varlığınızı tatmin etmek için arayış içine girersiniz.
Sevgilerimle…
Mail: [email protected]