Bileni bilmeyeni, oynayanı oynamayanı sokunca burnunu işin içine, yaşamının bir bölümünü meşin top peşinde geçiren bir eski futbolcu olarak bilirim ve söylerim ki; futbol her saati, günü, haftası sürprize açık bir oyundur…
O nedenle büyük konuşmaya gelmez, büyüklenmeye ise asla yer vermez...
Nice takımlar vardır ki evdeki hesapların kurbanı olup perişan olmuştur, liglerde...
Bu doğrultuda örnek vermeye kalksak bırakın şu sütunları, sayfalara sığdıramayız…
Özellikle Sakaryaspor’un içinde bulunduğu grupta “maç sonuçlarını önceden tayin etmek ve bu doğrultuda iddialı söz söylemek, insanı mahcup eder” diye yaza, çize, konuşa dilimizde tüy, kalemimizde mürekkep bitti neredeyse…
Böylesi bir tabloyla karşı karşıyayız, özellikle bu sene…
Haftadan haftaya oynanan maç sonuçlarına bakın, ne demek istediğimiz kolayca anlaşılır…
Grubunun en güçlü ve ilk beşin içinde bulunan Şanlıurfa ve İzmir’in efesi Altay’ı yenme başarısı gösteren ve büyük maçlarda büyük sonuçlar çıkarırken yeşil siyahlıların Nazilli gibi son sıralarda bulunan bir takım karşısında tel tel dökülüp farklı yenilgisi, haftalardır üzerinde durduğumuz konuya dikkati çekmiyor mi!
Nazilli maçına giden tanınmış bir işadamı anlatmıştı, o talihsiz yenilgi sonrasındaki izlenimlerini…
“Bir oyuncu ya da oyuncular takımlarını sabote etse, yani dilim varmıyor ama söylemek zorundayım, satsalar ancak bu kadar kötü ve oyundan kopuk olabilirler” deyince, donup kalmıştım...
“Ekmeğini ayaklarıyla kazanan futbolcular içerisinde böyle oyuncular olabilir mi” anlayışının, benim spora yönelik düşünce dünyamda yeri yoktur, asla…
Böyle futbolcuların, Sakaryaspor formasını giymesini düşünemem bir yana, kalkıp kimseyi suçlayamam…
Zira bilirim ki futbolcuyu da etkileyen faktörler vardır…
Öyle talihsiz bir hafta yaşandığı gerçek…
Gelelim son maça…
Batuhan, iyi ve yerinde kullanılırsa, özellikle de iç sahada çok yararlı olur görüşünü hiç kaybetmedim…
Rakip sahada ilk 11’de yer alması ise kondisyonuna bakarsak, takıma yarar değil, zarar getirir…
Bir de bunun tersini düşünün…
Yani kendi sahamızda ister ilk 11’de, ister sonradan girsin, son derece faydalı olacağını gösterir sonuçlar ortaya koyuyor…
Teknik Direktör Engin Korukır’ın bu konuda zamanlaması çok önemli…
Altay maçında ikili avantajı kaçırmamıza yol açan penaltı için söylenecek çok sözüm var…
Sakaryaspor’da maçın kazanılmasına gölge düşüren talihsizlik oldu, penaltının kaçırılışı…
Beykan’ın yeteneğine diyecek yok…
Ancak kaçırdığı iki hayati penaltı, takımı için çok şey ifade ediyor…
Bu da gösterdi ki bu işten vazgeçmesi gerekir…
Serdar gibi bir duran top ustası varken, bir başkasının penaltı atması, korkarım daha büyük ve giderilmesi zor handikaplar açabilir takımın başına…
Gelelim taraftara…
Sakaryaspor, ülkenin en ateşli ve en vefalı taraftar grubuna sahiptir…
Böyle olduğunu herkes bilir…
Ancak bir başka bilinen de keskin sirkenin küpüne verdiği zarardır…
Şimdi bu maçtaki aşırılıklar, takımın başına ne getirecek!
Kestirmek güç…
Sahaya yabancı ve patlayıcı madde atılması yanında sahaya doluşulmasının faturasını ödemek bilmem kolay mıdır!
Dilerim, kolay olsun sıkıntının giderilmesi ve ne taraftar üzülsün ne de takımın morali bozulsun...
Altay önünde alınan haklı galibiyetin üstüne düşen bu büyük üzüntü, kemiriyor içimi…
Sahada kazanılan zaferin masa başı oyunlara kurban gittiği çok görülmüştür…
İnşallah taşınması zor bir sıkıntı gelmez başımıza…
Şampiyonluk adına daha net bir şeyler söyleyip yazabilmek için vakit erken…
Kim ki bundan sonra takımıyla, yönetimiyle teknik heyetiyle, basınıyla en az sorun yaşar, ipi o takım göğüsler ve taraftarı mutlu olur…
İşte böyle sıkıntılı günler, haftalar bekliyor bizi, sona yaklaşılırken…
Sevinmekle üzülmek arasında sıkışıp kalan bir eski futbolcu, gazeteci olarak inşallah bundan sonra olaysız fakat anlamlı ve kalıcı sevinçler yaşarız…
Taraftarlara uyarı çiçeği “zambaklar”, 90 dakika her saniyesi stresli maçı, bileğinin hakkıyla koparıp alan Sakaryaspor’a, “Orkideler” gitsin istedik Bizim Bahçe’den bu defa…