Dünya üzerinde hemen her kıtada yer alan ülkelerde son zamanlarda meydana gelen gerek iç ve gerekse de dış can yakıcı olaylar incelendiğinde “sebep” tek bir adrese çıkıyor, her defasında…
Artan nüfus, değişen ve gelişen teknoloji ile buna bağlı farklı anlayıştan kaynaklanan lüks yaşama hırsı ve sömürüye dayalı çıkar ilişkileri başlıca etkendir, dünyayı huzursuz kılan…
Çok değil, bundan çeyrek asır öncesine kadar hayal dahi edilmesi mümkün olmayan toplumsal değişimler, olayları tetikleyen başlıca etkenler olarak dünyanın gündeminde…
Sınırların önemini yitirdiği, farklı özelliklere sahip ülkelerin karışıklığa sürüklendiği bir dünyada İslam ülkelerine yapılan saldırılar giderek şiddetini artıyor ve içinden çıkılmaz hale getiriyor yaşamı…
Çin’den İngiltere’ye uzanan İpekyolu hattı üzerinde teknolojik devrimler için gerekli lityum ve bakır madenlerini elde etme adına yapılan ve farklı kostümler altında masumane (!) doymak bilmez, istilacı, işgalci güçlerin gözü, kulağı, hedefi, amacı birdir…
Ve bu madenleri ne pahasına olursa olsun ele geçirmektir…
İşte bütün mesele bu…
Bu doğrultuda kim engel görülüyorsa, onun üzerine gidiliyor acımasızca…
Bu hatta en stratejik konuma sahip olan ülkemizdir…
Güneydoğu’da yıllardır mücadele ettiğimiz terör örgütleri ile meşgul edilen ülkemizi bu anlayışla değerlendirirsek, başımıza gelenlerin ne denli büyük bir bela olduğunun farkına varırız…
Dünya bu yönüyle kabuk değiştiriyor olmalı…
Planlanan yeni dönemin önemini fark edip, bu güce karşı oluşturulan İpekyolu projesinin kaymağını farklı senaryolarla ele geçirmenin ve yemenin faturasını ödemek, insanlığın büyük bir ayıbı olarak, dünyanın gündeminde…
Özellikle İslam ülkeleri üzerinden yürütülen bu sinsi ve acımasız planın önümüzdeki yıllarda da insanlığın başına büyük belalar getireceğini muhakkak... Zira bu doğrultuda sinyaller var…
Suriye, Afganistan, Irak ve son olarak Myanmar’da uygulanan soykırıma uygar dünyanın Türkiye dışında sessiz kalışının, böylesi projelerin rahat bir şekilde hayata geçirilmesi için, yol üzerindeki çakıl taşlarının temizlenmesinden bir şey olmadığı üzerinde duruluyor…
Durup dururken müttefiki bir ülkeye karşı kullanılacağı açık seçik ortada olan silahları PYD ve PKK terör örgütlerine gönderen, yağdıran Amerika’nın bu vebali uzun süre taşıması kolay olmayacağı gibi, altında kalacağı günlerin de yaklaşmakta olduğu bir gerçektir…
Bu doğrultuda güçlü bir ülke halini almaktan gayri çıkar yolumuz görünmüyor…
Böylesi adımların atılmaya başlandığı bir dönemde ülke içinde sağlanacak uyum son derece önemli, bir o kadar da kaçınılmazdır…
Aksine hareket edenler bilmelidir ki, ülke düşmanlarının değirmenine su taşırlar…
Bilinir ki; Muhtaç olduğumuz kudret, güç damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur...
Bu anlayışla istedim, sadece ülkemizi değil dünyamızı bekleyen tehlikeye dikkati çekmek…