Yerel gazeteleri takip eden, bu şehrin ekmeğini yiyen partili partisiz işadamı, esnaf, seyyar hepsinin belediyelerden talebi vardır…
Haklı-haksız, doğru-eğri, hangi çarşı ve hangi işadamı, esnaf, seyyar, her sınıftan olup da aklına ve gönlüne yatmayan ve de kesesine dokunan ne varsa istiyor ki gazeteye yazılsın…
Aslında söylediklerinin gündeme gelmediği gün yok ancak onlar özellikle sıkıntılarının her gün yer almasını istiyorlar gazete sütunlarında...
Çoğu “gazete aboneliğini bırakacağını” hatta “bıraktığını” belirterek, suçladığı belediyelere bizi de ekliyor…
Peki nedir dile getirilmesini istedikleri konular…
Belediyelerden beklenen ne!
Niye gidip arz etmiyorlar da hallerini, suçluyorlar bizi!
-Belediyelerle iş yapıp da parasını zamanında alamayanlar;
-Çarşılardaki yoğunluğun kaybına sebep olan durak değişiklikleri;
-Trenin gardan kalkmayışı;
-Halkın beğenmediği plan projeler;
-İhalelerden kaynaklanan sıkıntılar;
-Uzunçarşı’nın bitmeyen hali;
-Cadde 54 ile kaybolan yeşil alanlar;
-Olanca asfalta rağmen hâlâ el atılmamış bozuk yollar;
-Ve çok katlı yapılaşmalardaki çifte standart nedeniyle uzayıp giden şikayetler…
Yani sadece belediyeler değil, medya da bir büyük sıkıntı yaşıyor okuyucuların bireysel tepkileri karşısında…
Bunların yazılmadığı gün yok aslında…
Ne kadar anlatsak da durumu, takmışlar kafayı belediyelere…
Bırakın okuyucu kaybetmeyi, zaman zaman insanı çileden çıkaracak suçlamalarla karşılaşmak “Müşteri yani okuyucu her zaman haklıdır” düşüncesinin dışına çıkaracak gergin ortamlar oluşturuyor aramızda...
Diyoruz ki bu şehirde ne olup bittiğini dile getirmektir bizim işimiz…
Buna, sizin ilettiğiniz sıkıntılar da dahil ama gel de anlat…
Onlar, istiyorlar ki biz yazalım kendileri kenara çekilip seyretsinler…
Nitekim öyle de oluyor…
Ama yine de yaranmak mümkün değil…
Partili partisiz hemen hepsi barut fıçısına dönmüş…
Laf dinlemek, dertleşmek ve de bir yerde anlaşmak ne mümkün!
O dönemler kapanmış…
Diyoruz ki “Bizim yazdıklarımız sizi tatmin etmiyorsa, birleşin, gidin ilgili belediyelere anlatın hal-i pür melalinizi, tanıdığımız her başkan sizi dinler…”
Bu defa görüşememekten şikayetçiler…
Bir zamanlar aralarından benim de bulunduğum Adapazarı Belediye Meclisi’nde Salı günü, “halk günleri” yapılırdı…
Katılanlar sorunlarını iletir, ilk ağızdan cevap alırlardı…
Sorular alınır, cevaplar verilirdi…
Kimi mutlu, kimi gayri memnun ayrılırdı belediyeden…
Şimdi böyle bir programı olan belediye varsa, ben bilmiyorum…
Yeniden böyle bir program yapılır mı bilemem…
Ancak uygulanmasında, yukarıda bize iletilen türden sıkıntılardan doğan stres, gerilim ve karşı görüşler sona erer, bir ihtimal…
Halkın sorununu aracısız kendi ağzından dinleyen başkanların başarılı olduklarını gördük o dönemlerde…
Bütün bu edindiğimiz izlenimler de gösterdi ki belediyelere karşı sayıları az da olsa memnun olmayan ve bunu yüksek sesle dillendiren bir kesim var...
Benim tecrübem ve yarım asrın ötesine taşan izlenimlerim, bu defa öncekiler gibi kolay geçecek bir seçim dönemi olmayacağını gösteriyor…
Erkenden ve önemle hatırlatmak istedim her gün yaşamaktan yorulduğum sıkıntılı hali…
Ünlü bir düşünür “Ben dostluğu, beni yanlışlara götüren alkışlarda değil, doğrulara ulaştıran tenkitlerde ararım” der…
İsterim ki konu böyle algılansın ve kabul görsün…
Aksi olursa eğer herkes ektiğini biçer…
Son pişmanlık etmez fayda…
Türküler çığırsa da teselli olmaz, Atilla Mayda!
Bilinsin ki dost gerçeği acı da olsa söyleyendir…
Bu doğrultuda uyarıları dikkate alıp geleceği buna göre planlayan belediye başkanlarına kolaylıklar, tepkilerini dile getiren iş alemine, ihtiraslar bir yana doğruda birleşmeleri adına hayırlı işler dileğiyle Bizim Bahçe’den “Siyah güller” gitsin istedik…