Türkiye’de öyle bir “azgın azınlık” var ki; ellerinden gelse Kur’ân’ı yasak edip, kamusal alanları Müslümanlara zindan ederler. Yazı içinde bolca örnek okuyacaksınız.
Ne yazık ki Müslüman vicdanını aşağılamanın en müptezel hallerine şahit oluyoruz. Düşüncem şudur. Ülkemizde Avrupa Ortaçağını temsil eden azgın azınlık, dindar çoğunluğun tepkisinden korktuğu için İslam’a kin duyduklarını açıkça söyleyemiyor da “dini semboller” üzerinden bizlere saldırıyor.
Şahit olduğumuz diğer bir acı gerçek de şudur. Para kazanma mesleği ilahiyatçılık olan lakin “kitap yüklü eşek” sıfatını taşıyan -kalpleri mühürlenmiş- zavallılardan ülkemizde bol miktarda varmış. Mahut azgın azınlıkla iş birliği yaparak onlara malzeme taşıyan dinini dünyaya satmış zihinler ve ilahiyatçı kalemlere yazıklar olsun.
*
Türk siyaset bilimci ve akademisyen Atilla Yayla, Türkiye’nin “en saldırgan” neredeyse hiç fikri olmayan, argümanlara karşı argümanlarla değil küfürlerle cevap veren tarikatı, Kemalistlerdir diyor.
Özde ve sözde Kemalist olanları anlarım da son dönemde ortaya çıkan Kemalist ilahiyatçıları anlamakta zorlanıyorum. Nasıl bu kadar eğilip bükülüyorlar?
İslam’la ilgili akıl almaz sözler sarf eden sözde ilahiyatçı Nazif Ay, az bir zaman önce CHP yandaşı Halk TV'de “Noel'i kutlamak Müslümanlar için farz-ı kifâyedir” demişti. Şimdi tamamen saçmalayıp şöyle dedi. -Hâşâ- “Allah laik bir varlıktır. Atatürk'e saygı farzdır. Deprem bölgelerinde cihatçılara desteğiyle bilinen İHH ve Beşir Derneği gibi ekipler var. Bunların Allahu Ekber diye bağırmaları laikliği ihmal ediyor.” Demiş.
Bu sözlerin hangi birini düzeltelim. En iyisi kıyamet günü aleyhine delil olmak üzere bu deli saçması sözleri sahibiyle baş başa bırakıp örneklere devam edelim.
*
Bildiğiniz üzere, depremde yetim kalan çocukları evlat edinme konusu gündeme gelince DİB, fetva içeren bir açıklama yaptı. Diyanetin verdiği fetva doğru olmasına rağmen ne yazık ki yaptığı basın açıklamasının medya dili sorunluydu.
Yetimlerin aile ortamında yetişmesi noktasında Kur’ân’ın –evlatlık kuralları- hükmünü beyan eden diyanetin fetvasını çarpıtan Fatih Altaylı, fırsattan istifade ederek hiç utanmadan koskoca Diyanet İşleri Başkanlığı’nı pornoculukla suçladı… Hoş, 28 Şubat sürecinin azılı tetikçisi Fatih Altaylı bizi şaşırtmadı da; eğer bundan böyle Cübbeli Ahmet Hoca, Fatih Altaylı’nın programına çıkarsa ona da yazıklar olsun…
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “Sultan Vahdettin’in akıbeti” ile tehdit eden, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a “hain” diyen, İmam Hatiplere “IŞİD yetiştiriyor” iftirası atan ODA TV ilahiyatçısı Cemil Kılıç, diyanetin evlatlık fetvası üzerine hemen atladı: “Şeriate göre evlatlıkla evlenilebilir. Biz Müslümanız Türk’üz. Şeriat bizi bağlamaz. Şeriat, Emevî, bedevî töresidir. Allahu Ekber demek yasadışı örgüt propagandasıdır. Allahu Ekber sözü, İslam’ı bir ideolojik harekete çevirenlerin sloganı olarak dini bir sözden, siyasi bir söze çevrildi.”
Şeriat Emevî, bedevî töresiymiş, Müslüman Türkleri şeriat bağlamazmış, Allahu Ekber demek yasadışı örgüt propagandasıymış… Bu sözleri söyleyen ilahiyatçıya da yazıklar olsun.
*
Tele 1 Kemalisti Enver Aysever de fetva üzerinden cüretkâr bir teklif yaptı:“ Diyanet kapatılmalıdır. Diyanet Türkiye için bir tehdittir” dedi.
CHP eski milletvekili (Müslüman Türkiye’nin eski kültür bakanı) Fikri Sağlar, deprem sonrasında kader inancımızı hafife aldı. Bizi cahil olmakla itham ederek “Kader, cahil insanların inandığı bir inanç biçimidir” dedi.
Azılı muhalif Can Ataklı: “Nereden çıktı bu Allahu Ekber demek? Bu kadar absürt bir şey olamaz” dedi. Bu trajikomik Kemalist zihniyete göre tekbir; sadece cenazede, kurbanda, bayram namazında getirilirmiş… Yav he he…
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın deprem bölgesinde aktif rol almasını içine sindiremeyen Kemalistlerden Muharrem İnce: “Deprem bölgelerine imam gönderiyorlar. 2023 yılındayız. Orada imamın ne işi var. Psikolog gönderin. Beyaz zambaklar ülkesi olacakken Ortadoğu’nun çukuruna düşmeyelim.” Dedi. “Merd-i Kıptî sirkatin söyler şecaat arz eylerken” atasözü boşuna söylenmemiş. Muharrem Bey, -hâşâ- İslam’a çukur diyemiyor da “Ortadoğu çukuru” diyor. Psikologları MEB gönderir. Diyanetin cenaze defnetmeye imamları göndermesinden daha doğal ne olabilir? İmamların bölgedeki varlığı zoruna giden Muharrem İnce’ye de yazıklar olsun.
*
Diyanete saldıran ortaçağ yobazlarına en güzel cevabı Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici verdi: “Diyanet İşleri Başkanlığı devletimizin en önemli kurumlarındandır. Gerekliliğini ve önemini tartışmaya hicap duyarız. DİB’in de, temsil ettiği değerlerin de sahibiyiz. Emanetçisiyiz. Kurumlarımızı da değerlerimizi de korumaya devam edeceğiz.”
*
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Kemalist rejim tarafından yıllarca kukla haline getirilen, Yeşilçam filmlerinde yıllarca horlanan mihrâbımıza layık olduğu kurumsal izzeti vermelidir. Müslüman Türk milletinin din işleri, bakanlar kabinesinde “Diyanet İşleri Bakanı” düzeyinde temsil edilmelidir.
Seçimlerden hemen sonra Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilerek “Diyanet İşleri Bakanlığı” kurulmalıdır.