17 Ağustos… Hafızalarımızdan silemediğimiz acı gün… Unutulmaz felâketin18. yıldönümündeyiz.
Sakarya’da derin izler bırakan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde yaşananlar tarifi imkansız acıların başlangıcı olmuştu. Depreme karşı hazırlıksız ve tedbirsizliğin yanısıra, uygun olmayan zeminde çok katlı, çarpık yapılaşmanın, yaşanan acıları artıran en önemli etken olduğunu “17 Ağustos” hepimize çok iyi öğretti. O gün “Deprem değil bina öldürür” gerçeğini, çok acı kayıplar vererek yaşadık. 3 bin 891 ölü, 5 bin 180 yaralı vatandaş… Yıkık ve ağır hasarlı 24.783 konut ve 5.102 işyeri, orta hasarlı 18.549 konut ve 3.469 işyeri… Meydana gelen kayıpların acı ve hüzünlü tablosuydu bunlar.
Unutmamalı unutturulmamalı
Görüldü ki, çok katlı ve bilimsellikten uzak yapılaşma, bu felâketin boyutlarını büyüten en önemli neden. Belleğimize kazınmış bir klişe haline gelen “17 Ağustos”un 18. yılında, olası depreme yönelik ne tedbirlerimiz var? Yaşadığımız coğrafyanın birinci derece deprem bölgesi olduğu ve bu kaçınılmaz gerçekle yaşamak zorunda olduğumuz ortadayken acaba depreme ne kadar hazırız?
Zaman herşeyin ilacı… Depremin yolaçtığı acıları ve kayıpları çabuk unuttuk. Yıllar geçtikçe o gece ve sonrası yaşananların etkisi azaldı. Modern şehirleşme uğruna bina kat sayılarını yükseltme düşünceleri, yapılarda deprem güvenliği yerine makyajın öne çıkması, o acıları unutmuşluğun göstergesi…
Uzmanlar uyarıyor
2030 yılına kadar Marmara’da beklenen deprem konusunda tüm uzmanlar hemfikir. Bu depremden mutlaka biz de etkileneceğiz. Bilim insanları, Türkiye’nin yüzde 93’ünün deprem tehlikesi altında olduğunu söylüyor. Büyük olasılıkla Türkiye’nin herhangi bir yerinde büyük bir deprem deneyimi yaşamanın kaçınılmaz olduğunu, özellikle de Adapazarı’nın, Türkiye’nin deprem açısından en tehlikeli bölgelerinden birisi olduğunu vurgulayarak…
Afetlerin ülkeye etkisine bakılırsa, depremler Türkiye’nin kalkınma ve toplumsal güvenliğinin önünde en büyük engel. Can kayıpları bir yana, ekonomik kayıplar açısından hesapladığında doğal afet kaynaklı kayıpların başında deprem geliyor.
Zemin yıkıcı etkiyi arttırıyor
Uzmanlar, Türkiye’de her üç yılda bir 7 ve üzeri şiddette deprem yaşandığına dikkat çekerken, ilginç olan merkez üssü Adapazarı olan bir deprem yok!. Depremler Gölcük, Düzce, Abant ve Mudurnu’da oluyor, Adapazarı yıkılıyor! Merkez üssü uzakta olan bir deprem dahi Adapazarı’nda yıkımlara neden oluyor. Çünkü Adapazarı’nda, deprem sarsıntılarını büyüten bir özelliğe sahip çok zayıf bir zemin var. Bu gerçekler, zemine uygun yapılaşmayı zorunlu kılıyor.
İMO’dan iki yol ve hayati uyarı
İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Temsilcisi Hüsnü Gürpınar, depremin yıldönümünde yaptığı açıklamada, depreme hazırlıklı olmada hayati uyarılarda bulundu.
Ülkemizi, kentlerimizi, yapılarımızı depreme karşı hazırlamanın iki temel yolu olduğunu söyleyen İMO Şube Başkan Gürpınar, “Birincisi mevcut, yapı stokumuzun iyileştirilmesi, güçlendirilmesi, ikincisi ise yapı üretim sürecinin denetlenmesidir. İlki mevcut olumsuzluğu azaltmayı amaçlamakta, ikincisi ise geleceği kazanmakla ilgilidir” vurgusu yapıyor.
İlimizde sağlıklı bir yapı envanteri olmadığını belirten Gürpınar, yapı stoğumuzun yüzde 60’ının 20 yaş ve üzeri yapılardan oluştuğunu belirterek, “İnsanları deprem öldürmez, binalar öldürür” diyor. Bu gerçekten hareketle, ilimizdeki yapılar depreme dayanıklı hale getirilmeli. Çünkü depremlerin maddi ve manevi zararını azaltmanın tek yolu güvenli yapılardan geçiyor.
İnşaat Mühendisleri Odası vatandaşları, bilinçli tüketici olmaya, bina satın alırken, yaptırırken veya kiralarken makyaja değil, güvenli olup olmadığına dikkat etmeye, binaların boyasının ve fayansının kalitesinden önce taşıyıcı sisteminin güvenliliğinin araştırılmasına;
Siyasî iradeyi ise, gelişmiş ülkeler düzeyindeki kentleşme ve yapılaşma ile ilgili yasal düzenlemeleri bir an önce yapmaya ve gelişmiş ülkelerde uygulanan Yapı Denetim sistemini uygulamaya, belediyelerimizi yasalara uygun inşaat yaptırmaya, vatandaşlarımızı da kaçak inşaat yapmamaya ve çevrelerinde yapılan kaçak inşaatlara kayıtsız kalmamaya davet ediyor.
Kentsel dönüşüm hızlanmalı
1999 depreminde hasar gören çok katlı binaların büyük risk oluşturduğunu hatırlatan Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, kentsel dönüşümün hızlandırılması gerektiğini söylüyor. Sakarya’da en önemli sorunun 1999 depremini yaşamış, hasarsız atlatmış ancak yeni yönetmeliğe uygun olmayan çok katlı binaların varlığına dikkat çeken rektör Elmas, “25-30 yıl arası periyotlarda deprem yaşandığını düşünürsek, 18 yıl geride kaldı. Zaman daralıyor, tehlike artıyor. Sakarya’da sayıları 2 bini aşan bina stokunun acilen ele alınması ve dönüştürülmesi gerekiyor” uyarısında bulundu.
Hepimiz sorumluyuz
İşte tüm bu uyarılar ve gerçekler karşısında hepimize görev düşüyor. Bu bilimsel gerçeklere duyarlı yerel yönetimler ve deprem bilincine sahip insanlar olarak topyekün olası depremlere karşı hazırlanmalıyız. Yoksa başımıza gelecek can ve mal kayıplarından hepimiz sorumlu oluruz.
İlahi mesaj, “Başınıza gelenler kendi ellerinizle yaptıklarınızdır” demiyor mu zaten…
18. yıldönümünde, o korkunç felâkette hayatını kaybeden hemşehrilerimiz, rahmetle anıyor, Allah’tan bir daha böyle acılar yaşatmamasını diliyorum.