Doğdukları andan itibaren çocuklarımız şüphesiz bizlerin en değerli varlıklarıdır. Tabi ki hayatları boyunca bize ihtiyaç duyacaklardır özellikle bebeklik döneminde korumacı ebeveyn tutumu gösterilebilir fakat kendimizi kaptırıp hayat boyu çocuk merkezli ve çocuğumuza bir şey olabilir korkusuyla yaşarsak hem çocuğumuzun psikolojik ve kişilik gelişimini hem de kendimizi olumsuz etkileyebiliriz.
Aşırı korumacı ebeveynler mükemmel çocuk yetiştirmek uğruna çocuklarında kişilik problemlerine sebep olabilirler. Çocukların her yaptığını kontrol altına almak demek birey olmaktan alıkoymak demektir çocuğun düşüncelerine, hayata bakış açısına ,duygularına müdahale etmek yerine çocuklarımızın kendi geleceğini hazırlamalarına, kendinden emin özgüvenli bireyler yetişmesine olanak sağlamalıyız. ’Ağaç yaş iken eğilir’ cümlesinden yola çıkarak küçük yaşta öğreteceklerimizle kontrolü bizlerden ziyade çocuklarımıza bırakıp destekleyici, rahatlatıcı, cesaretlendirici tavırlarla geleceğe daha sağlam adımlarla ilerleyen kendine güvenen mutlu bireyler yetiştirmiş oluruz.
Bırakın çocuklarımız düşe kalka büyüsün düştüğünde kendi kalkmayı öğrensin eskiler de öyle demez miydi? Çocuklarımız bisiklete binsin, koşsun, ağlasın, yaşayarak öğrensin, bardak sıcak ise sıcak olduğunu dokunarak kendi anlasın, eliyle yemek yemekten keyif alıyorsa eliyle yesin, odasını kendi toplasın, sınavdan yüksek not alabileceği gibi düşük not da alsın, belli yaşa geldiğinde yemeğini siz yedirmeyin, aynı yatağı paylaşmayın kendi odasında yatmasına imkan verin, kendi yıkansın, arkadaşlarıyla oynarken rahat bırakın siz de sosyalleşin özgür alan oluşturun ki çocuk kendini gerçekleştirdiğinde ürkek mutsuz değil mutlu cesur birey olabilmelidir.
Bizler çocuklarımıza fazla korumacı müdahaleci tutum sergilediğimizde büyüdüklerinde her zaman yanlarında olamayacağımızdan yaşadıkları sorunlarla kendileri başa çıkabilmeyi küçük yaşta bizim sergilediğimiz tutumlarla öğrenebilsinler. Sevinci, üzüntüyü, yanlışı, doğruyu kendi öğrenerek ayırt edebilsin. Biz her olayına her daim müdahale edersek hayatı boyunca elimiz üzerinde olacağı düşüncesiyle hayal kırıklığı yaşayabilir. Çocuk sürekli ebeveyne ihtiyaç duyarak bağımlı, özgüven eksikliği yaşayan, korkak, hata yapmaktan çekinen, kendini ifade edemeyen, karar veremeyen bir birey olmasına sebep olabilir. Toplumda, okulda, iş hayatında, evlilik hayatında, sosyal çevresinde kişiliği şekillenir uyum sorunu yaşayarak karşılaştığı sorunlarla başedemeyerek mükemmeliyetçi beklentiyle hayal kırıklığı yaşayabilir.
Uzun süre çocuk sahibi olamayan, kendi çocukluğunu yaşayamayanların çocuklarına yaşatmak isteyen ebeveynlerin daha çok korumacı müdahaleci tutumlar sergilediği gözlenmektedir ayrıca anne baba iletişimsizliği, ilginin sevginin azalması da çocuk odaklı yaşamanın temelini oluşturmaktadır fakat bu durum çocuğun ve kendimizin yaşantısına zarar vermektedir.
Çocuğum kendi yapamaz, söyleyemez bilmez yerine o bilir ,yapar, söyler, yaparak yaşayarak öğrenir gibi destekleyici cümlelerle hayatına eşlik edelim çünkü koruduğumuzu sanıyoruz ama bilmeden kişiliğinin gelişmesine zarar verebiliyoruz. Çocuklarımıza ısrarcı olmayalım onların talep etmesine imkan sunalım hayatta her istediğinin olmayabileceğini öğretelim. Çocuğumuz hata yaptığında hata yaptın olabilir diyebilmeyi bizlerde öğrenmeliyiz.
Olayları, hayatı akışa bırakmayı deneyin her şey yolunda ve daha mutlu olabiliriz ve yarın biz olmadığımızda çocuğumuz kendi hayatını yönetebilmeli, kendi kararlarını verebilmesine destek olun, empatiyi öğretin, sorumluluk verin, hatalarında tecrübelerinden yola çıkabilmesini öğretin.
Çocuk bizim çocuğumuz olabilir fakat topluma hayata hazırladığımızı unutmayalım. Çocuğumuza birlikteliğin önemini, aile bağlarını, değer yargılarını öğretelim ama bağımlı birey yetiştirmeyelim.
Çocuğumuzun geleceğini bizler değil kendileri hazırlamalı yani toplumda kendilerine yer edinmeyi iyi kalpli, güzel, saygılı ,mutlu birey olmayı öğrenmeliler. Ne Demiş Konfüçyüs ‘Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme balık tutmayı öğret.’