Geçen hafta camilerimizde irad edilen hutbe, bir elmanın iki yarısından oluşan erkek ile kadın ve bu ikisi üzerinden oynanan, yine vahşi “BATI” menşeli, aileyi ve geleceğimizi tümüyle yok edecek büyük felaket olan “CİNSİYETSİZLEŞTİRME” üzerine idi.
İnsanı ve insanlığı ortadan kaldıracak, yok edecek, cümle cümle, kelime kelime altına imza atacağımız, herkesin, her aklı selimin, her insanın, sadece “İNSAN” olanın onaylayacağı ve bu konuda topyekün bir karşı koyuş sergilememiz gereken o hutbede bakın neler söylendi.
Cuma namazına gidip dinleyenler bir kez daha hatırlasın!
Gidip de dinlemeyenler, aklı başka yerde olanlar ve Cuma namazına gitmeyenler de bu kez okusun, haberdar olsun.
Zira bu mevzu yediden yetmişe herkesi, hepimizi, seksenaltı milyonu, tüm insanlığı çok yakından ilgilendirmektedir.
“Yüce Rabbimiz, insanı bir kadın ve bir erkek olarak aynı özden yaratmış, her birini de farklı ruhsal ve fiziksel özelliklerle donatmıştır.
Fıtrat olarak adlandırılan bu özellikler, kadın ve erkek için ne bir üstünlük ne de bir eksiklik sebebidir.
Zira kadın veya erkek olarak yaratılmak, insanın tercihine bırakılmamıştır; Cenâb-ı Hakk’ın takdiridir, hikmetinin gereğidir.
Kadın, kadın olarak; erkek de erkek olarak önemlidir, değerlidir, özeldir. Her iki cins de birbirinin rakibi veya alternatifi değil, tamamlayıcısı ve destekleyicisidir. Adeta bir elmanın iki yarısıdır.
Bugün, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biri de, kadın ve erkeğin tabii fıtratını ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalardır.
Bu çalışmalardan biri olan CİNSİYETSİZLEŞTİRME, insanın ruhsal ve bedensel özelliklerini ifsat etme; kadını erkeğe, erkeği kadına dönüştürme girişimidir.
İlahi iradeyi yok sayarak insanı kimliksiz bir varlık haline indirgeme çabasıdır.
Alkolü, uyuşturucu maddeleri ve gayr-i meşru ilişkileri özendirme, çocukları istismar ederek nesilleri felakete sürükleme, insanlığın geleceğini karartma hareketidir.
Kur’an-ı Kerim’de şeytanın insanı doğru yoldan saptırmak için uğraş verdiği işlerden bahsedilirken;
“Onlara Allah’ın yarattığı fıtratı değiştirmelerini emredeceğim.”[1]
dediğine işaret edilerek konuya dikkat çekilmiştir.
Evet, cinsiyetsizleştirme adıyla yürütülen faaliyetlerin tamamı hayâsızlıktır, sapkınlıktır. Allah’ın koyduğu sınırları aşmak, O’na isyan etmektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in buyurduğu üzere,
“Allah, kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lanet etmiştir.”[2]
Dolayısıyla Allah’ın haram kıldığı ve yaratılışımıza müdahale eden hiçbir batıl ideoloji, özgürlük adı altında meşrulaştırılamaz.
Aklı ve vicdanı saf dışı bırakan, birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan sapkın akımlar insan hakları bahanesiyle doğal karşılanamaz.
İnsanlığın geleceğini tehdit eden bu tür sapkınlıklara; sinemalar, televizyon dizileri, çizgi filmler, sosyal medya paylaşımları, dijital oyunlar, reklamlar, müzik, sanat ve kültürel etkinliklerle destek vermek de büyük bir günah, ağır bir vebaldir.
Cinsiyetsizleştirme, sadece fertlerin kimliğini hedef almakla kalmayıp toplumların da geleceğini karartan büyük bir tehdittir.
Bu tehdide karşı elimizdeki en büyük güç ise ailedir.
Aile; dinimizin meşru, kanunlarımızın uygun gördüğü ruhsal ve fiziksel olgunluğa sahip bir kadın ve bir erkeğin, şahitler huzurunda nikâhla kurduğu rahmet ve merhamet yuvasıdır.
Aile, sağlıklı nesiller yetiştirebilmek için sahip olabileceğimiz en değerli hazinedir. Çocuklarımız için ilim, irfan ve hikmet mektebidir. Nesillerimizi yanlış yönelişlerden ve kötülüklerden koruyan muhkem bir kale, sağlam bir sığınaktır.
Ailenin kurulması, korunması ve çocuklarla zenginleştirilip güçlendirilmesi İslam’ın emridir.
Aileyi tehdit eden zararlı akımlar karşısında gerekli önlemleri almak hepimizin ortak görevidir.
O halde, aile kurumunu ortadan kaldırmak ve toplumu ifsat etmek isteyenlere karşı dikkatli olalım. Ailemizi şefkat ve muhabbet ocağı kılalım.
Çocuklarımıza zaman ayırarak onlardan ilgi ve sevgimizi eksik etmeyelim. Onları, milli ve manevi değerlerimize bağlı, fıtrî kimliklerine uygun bir şekilde yetiştirmeye devam edelim. Çocuklarımızın cinsiyetlerine ve yaşlarına uygun kıyafet ve oyuncaklar seçelim. Onlara, İslam’ın emrettiği mahremiyet bilincini hassasiyetle öğretelim. Onları sanal ortamlarda zehirli ağların insafına bırakmayalım. Yanlış arkadaş kurbanı olmamaları için onlara rehberlik edelim.
Evlenecek yaş ve olgunluğa eriştiklerinde ise aile yuvaları kurmalarına destek olalım. Gençlerimizi evlilikten korkutan söz, davranış ve uygulamalardan kaçınalım. Nişan, nikâh ve düğün merasimlerini zorlaştırmayalım.
Unutmayalım ki nikâhsız birlikteliklerin tamamı zinadır, haramdır. Allah’ın gazabına sebep olan büyük bir günahtır.
Hutbemi Nûr sûresi’nin yirmi birinci ayetinin mealiyle bitiriyorum:
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, bilsin ki şeytan, ancak hayâsızlığı ve kötülüğü emreder…”
Evet. İşte o şeytanın günümüzdeki temsilcisi, hayat bulmuş, ete kemiğe bürünmüş hali “BATI”dır, en başta “BÜYÜK ŞEYTAN ABD YÖNETİMLERİ ve ZİYONİSTLERDİR,” ziyonist terör şebekesi Lanetli İzrail’dir.