Sevgili okurlar,

Geçtiğimiz günlerde, televizyon karşısına kurulup, memlekette olan, bitene kafa yormaya çalışıyordum..

İnsan kendi ilinden, kendi yöresinden bir konuşmacıyı ekranda görünce ister, istemez merakla dinliyor..

Mesela, dostum, arkadaşım, hatta meslekten öğrencim eski MHP milletvekili Nazif Okumuş’u ekranda görünce, ekran başından ayrılmam.. Nazif Okumuş bu, ‘hem nalına, hem mıhına’ konuşmaları yapar..

Üstelik dostum Sapancalı..

Öyle kolay da pes etmez!

Ağzı laf yapan,bilgi dağarcığı dolu olan Sakaryalı hemşerilerimizdendir..

‘Milliyetçilik’ ve siyaset konularında Nazif Okumuş, kendini iyi yetiştirmiştir..Üstelik İmam Hatip kökenli ustam!

Uzatmayalım, bir dem Brüksel’de birlikte olduk..Kızı Brüksel’de staja gelmiş.. Nazif Okumuş Brüksel’e gelir de, eski ülküdaşları ile irtibatta olmaz mı?

E bir de hemşerisini hatırladı tabii..

Neyse zahmet edip, beni de telefon ile aradı ve buluştuk..

‘Hoş-beşten’ sonra memleket meselelerine sarktı..

Ülke Recep Tayyip Erdoğan iktidarına hazırlanıyor, sahnede eski Cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül var.. Böyle bir durumda geleceği konuşuyoruz..

Sevgili dostum, bir ara,’ artık gelecekte iktidar, alnı secdeye gidenlerin, yani pantolonunun ütüsü, namaz kılmaktan bozulmuşların olacak’ dedi..

Şaşırmadım değil?

İlk defa böyle bir tespite anıklık ediyordum..

Sonra Nazif Okumuş kardeşim, gelmiş, geçmiş iktidarları saydı ve ‘hırsızlıklara, yolsuzluklara, talana, adam kayırmaya, adaletsiz gelir dağılımına, ağır vergilere, başıbozukluklara…’ getirip, durumu siyasi kokuşmuşluklara yıktı..

Dudağımı ısırdım, ’vay be,  yeni iktidarın aşağı yukarı anafikri, çıkış noktası bu olacak ‘diye düşünmeden edemedim..

Sonra hapisli günleri ile Recep Tayyip Erdoğan, milletvekili oldu, partinin başına geçti, başbakan oldu, cumhurbaşkanlığı makamına çıktı.. Yetmedi, hem cumhurbaşkanı oldu, hem parti genel başkanı ve dahası  siyasal sistemi değiştirmek için ‘referanduma’ gitti..

Yaşayan sizler ve bizler aşağı yukarı gelişmeleri biliyoruz..

Ve geldiğimiz noktada sevgili Nazif Okumuş dostumu hatırlamamak olur mu?

***

Sevgili okurlar,

Türkiye’nin başına bela olan, terör örgütleri PKK ve DHKP-C yetmedi ve bir de bu dönemde, ‘FETÖ’ denilen ve devlete karşı bir ‘paralel yapı’ oluşturan yapımız oldu..

Süreçleri hatırladınız değil mi?

En büyük gafletlerden birisi ise,PKK’lılara, altın tepside sunulan ‘ açılım’ adı verilen proje oldu..

Aslında Türkiye için bir ‘yıkım’ projesi olan bu sürecin, Türkiye’nin Güneydoğusu’nda kaça patladığını, bu işin geri dönüşümü için kaç Mehmet’in can verdiğini ve mali açıdan kayıpları hesaplayanınız var mı?

Unutuldu değil mi?

Bir nevi hendek, sokak, mahalle savaşlarına dönen bu mücadelenin şimdi sınır ötesini de kapsadığından herhalde haberiniz vardır!

Uzatmayalım, bu geldiğimiz noktada, Türkiye, hem içte, hem dışta büyük mücadeleler veriyor..

Eskiden, içte olanlar bizi bu kadar rahatsız etmezdi..Zira dıştan, içteki siyasal iktidarı hedef alanlar yoktu..

Şimdi ise durum, tamamen değişti..

Suriye, Irak, Filistin, İsrail, Mısır, Afganistan, Rusya, AB ve Amerika sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef almıyor?!..

Bu manada AK Parti iktidarını ve dolayısıyla bu iktidarın başında olan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı sıfatı ile Recep Tayyip Erdoğan’ı ve siyasetini de alıyor!

Bakanız, Türkiye ile görüşmeleri  AB(Avrupa Birliği), 2019 ‘a kadar askıya aldı..

Yani 2019 Yılında yapılacak seçimler, AB için bir dönüm noktası olacak..

Bir nevi tüm dünyada Türkiye’ye karşı ‘ bekleyelim, görelim’ siyaseti tercih ediliyor..

Şimdi tam bu noktada yapmamız gerekenler olduğunu unutmayalım:

İçte ‘milli birliktelik’ sağlanmadan Türkiye’nin hedefe varması zor görünüyor!..

Önce, ülke içinde, ‘siyasi uzlaşmayı’ öne çekerek, birlikteliği sağlamalı ve ondan sonra, dış güçlere karşı birliktelikte karar kılmalıyız..

Yoksa, tersten esen bu rüzgarı, ‘bedelini ödeteceğim, mahkemelerde süründüreceğim, tüm bunlar yalan ve iftira’ demekle dindiremeyiz!

Sağduyu ile hareket,uzlaşma siyasetini benimsemek, hem her siyasi kesime,hem de ülkeye  esenlik getirir..

Lütfen, birbirimizi suçlamaktan, karalamaktan vazgeçelim!

Suçluları ise, hiç korumayalım!

‘Milli Birliktelik’ için gerekeni yapalım!

Gününüz, yarınlarınız esenlik olsun!