Şanlıurfa galibiyeti sonrası rotamızı Nazilli’ye çevirdik. Nazilli’ye gitmek için taraftarla birlikte Sabah 4:30’da çark caddesinden yola çıktık. Yolumuz uzundu.
Nazilli’ye kadar 530 kilometre yolumuz vardı. Herkes uykusundan feragat etmiş, eşini çocuğunu yalnız bırakmış, güzel havalı bir pazar gününde ailesi ile olmak yerine 1000 kilometre yol tepmeyi tercih etmişti.
Peki neden?
Anlatayım neden. Çünkü bu taraftar bu takıma inanmıştı. Her söz verdiğinde sözünde durmasa da hayal kırklığına uğratsa da inanmıştı ve vazgeçemiyordu.
Yaklaşık 400 taraftar kendilerine ayrılan alanı tıklım tıklım doldurmuş, takıma daha maç başlamadan destek vermeye başlamıştı.
Nazilli taraftarı ile dostane bir biçimde stat çevresinde de bir araya gelen Tatangalar karşı takımın taraftarından gördüğü saygıyı oyuncularından göremedi ama.
Bunca şeyi kenarı bırakarak 1000 kilometreden fazla yol tepen taraftarı için hiç mücadele göstermeden teslim olan Sakaryaspor, ligde yarış içerisinde bulunduğumuz takımların puan kaybettiği haftada fırsatı elinin tersiyle itti.
3.golün yenmesi ile önce tepkiler sonra da protesto baş gösterdi. Sırtlarını sahaya dönen taraftarlar takımı protesto etti, YÖNETİM İSTİFA dedi.
Tepki olarak taşkınlık yapmayan ve Nazilli’nin oynadığı oyuna saygı gösteren yeşil siyahlı taraftar pankartları toplayarak stattan ayrıldı ve hiç geçmeyecek 7 saatlik bir yolculuğa yeniden başladı.
Bunlar tabi işin psikolojik boyutu. Taraftarın çektiği ÇİLE kısmı. Bir de işin teknik ve taktik kısmı var. Oraya da gelelim.
Engin Korukır’ın geçen hafta Batuhan ile başlamasını eleştirmiştim. Bu haftada aynı eleştiriyi yöneltebilirim. Bence hala Batuhan 11’de başlamaya ve dinç stoperlerle kavgaya tutuşmaya hazır değil. Zaten çıktığı dakikaya kadar da kötü bir performans gösterdi.
Orta sahada Serdar’ın maça başlayıp başlayamayacağı çok geç belli oldu. Sakatlık durumuna bakarak 11’e giren Serdar belki de bu sakatlığından dolayı istediği performansı gösteremedi.
Orta sahadaki mücadeleyi kaybederek rakibe karşı hiçbir şey üretemeyen Sakaryaspor’da Korukır’ın Sezer Badur hamlesi de bence yanlıştı. Sezer gibi sertlik sevmeyen bir oyuncudan böylesine kıran kırana bir karşılaşmada verim alman çok zor. Gerçi Korukır’a, Sezer’e gelene kadar geçtiğimiz haftaya gitmek lazım.
Ferhat Yazgan’ın gördüğü çok gereksiz sarı kart ile cezalı duruma düşmesine denecek söz yok. Belki çok büyük hata yapmasından belki de kendini Altay maçına saklamak istemesinden kaynaklanıyor bu kart bilemiyorum ama tek bildiğim Ferhat’a bir ceza da kulübün vermesi gerektiğiydi.
Dingo’nun Ahırı değil burası. Böyle ucuz kart görerek takımı yalnız bırakamazsın.
Ramazan Sal’a bir şey demek istemiyorum. Zaten herkes her yerde gerektiği kadar şey söyledi. Bu maçta çok hatası yoktu belki ama taraftarın bir birikmişi var içinde.
Korukır’ın maç sonu değerlendirme yapmayacağını tahmin ediyordum zaten. Maalesef bu çok büyük yanlış.
Sinirli, üzgün olabilirsin ama 5-0 yenilsen bile bu mağlubiyetin neden alındığını anlatacaksın. 1000 Kilometre yol kat eden bu taraftar için anlatacaksın.
Bu takımın geçen hafta 4 atıp bu hafta 3 yemesine sebep olacak neden nedir onu anlatacaksın. Galibiyette konuşup mağlubiyette konuşmamak olmaz.
Bundan sonra ne olacağa gelirsek…
Nazilli maçına çeyrek final, Altay maçına yarı final değerlendirmesi yapan Başkan İsmail Gürses’in değerlendirmesinin karşısına bir değerlendirme de ben yapmak istiyorum.
Maalesef çeyrek finali kaybettik ama önümüzde bir şans var o şans Altay maçı. Altay maçı artık yarı final falan değil direk final maçıdır. Final demek son demektir. Bu karşılaşma ya başka takımalrın umutlarının sonu ya da Sakaryaspor’da bazı kişilerin sonu olabilir.
Bu karşılaşmayı kazanan Sakaryaspor çok başka yerlerde, kaybeden Sakaryaspor çok başka yerlerde olacaktır. Herkes ona göre ölçsün tartsın, bu maça hazırlansın. Bu sözüm en çokta kendisini bu maça saklayanlara…